reşadiye yürüyüş parkutu







İlçemizde yapılan Rafting Şenliği öncesi alt yapısı hazırlanarak, halkın raftingi seyretmesine imkan tanınan yürüyüş parkurunun yapımına hız verildi.
Gece gündüz demeden, amirinden, memuruna ve işçisine tüm belediye elemanlarının seferber olduğu yürüyüş parkurunun kaba inşaatı bitme noktasına geldi. Çevre düzenlemelerine de hızla devam edilecek parkurun bitirilmesi için tüm birimler seferber olmuş durumda. Başkan ERDEM, parkurla ilgili yaptığı açıklamada, “İlçemiz için çok acil bir ihtiyaç olan yürüyüş parkurunu tamamlayıp hizmete açmak İnşallah nasip olacak. Belediyemizde çalışan tüm personelimizin Reşadiye halkının hizmetine sunmak için, büyük bir özveriyle çalıştığı parkur yakında tüm sosyal alanlarıyla birlikte bitirilecektir. Bu konuda desteklerini bizden esirgemeyen ve tüm emeği geçenlere teşekkür ediyorum” dedi.
3 Mayıs Cumartesi günü Reşadiye halkı Rafting Şölenini izlemek için, yürüyüş parkuruna akın etti. Tokat Valisi Dr. Recai AKYEL ve beraberindeki heyet Başkan ERDEM’le birlikte yürüyüş parkurunu gezerek halkla sohbet ettiler. Adeta tıklım tıklım dolan yürüyüş parkuru için halk, Belediye Başkanı Rafet ERDEM’e şükranlarını arz etti. Başkan ERDEM ise, halka “ sizler yapılan bu hizmetlerin daha iyisine layıksınız. İnşallah hep birlikte daha nice projelere ve hizmetlere imza atacağız” dedi.

reşadiye 23 nisan kutlamaları




23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı, İlçemizde de coşkulu törenlerle Cumhuriyet Meydanı’nda kutlandı.
İlk tören saat 09:00’da Atatürk Anıtı’na çelenklerin konulmasıyla başladı. Gazipaşa Burhan Aras İlköğretim Okulu tarafından hazırlanan Bayram töreni ise saat 09:30’da okulların ve halkın tören alanındaki yerlerini almasıyla başladı. Kaymakam Aytekin YILMAZ, Yzb. Adnan AYBEK ve Belediye Başkanı Rafet ERDEM’in halkın bayramlarını kutlamasıyla başlayan tören Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla devam etti. Günün anlam ve önemini belirten konuşmayı İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa CAMCI yaptı. Program okullardan birer öğrencinin şiir okuması, solo türküler ve folklor gösterileri sonunda yapılan tören yürüyüşü ile sona erdi.
Saat 11:30’da ise, temsili olarak seçilen öğrencilerin Belediye Başkanı yerine geçmesi töreni yapıldı. Reşadiye Belediye Başkanlığı’nı Atatürk İlköğretim Okulu’ndan gelen öğrenciler üslendi. Fen Bilgisi öğretmeni Mustafa ÇAKIR’la birlikte Başkanlık Makamına gelen, Eren YAŞAR, Cansu ERASLAN, Hazal OĞLAKÇI ve Muhammed KOÇ Belediye Başkanı Rafet ERDEM tarafından karşılandı. Başkan ERDEM, koltuğu temsili olarak, Eren YAŞAR’a devretti.
Belediye Başkanlığı koltuğuna oturan Eren YAŞAR, okullarının problemlerini anlatarak icraatına başladı. Okullarındaki sınıfların Kamu kuruluşları ya da esnaflarca birer sınıflarının donanımlarının tamamlanmasını isteyen ve bunun karşılığında ise o sınıfa yapımı üslenen kuruluş ya da firmanın isminin verileceğini belirtti. Başkan ERDEM ise, bunun yerinde bir uygulama olacağını ve esnafların da böylelikle reklamlarını yapabileceklerini belirtti. Şehrin temizliği konusunda da göze çarpan olumsuzlukların belediyeye bildirilmesi gerektiğini belirten Başkan ERDEM, belediyenin icraatları hakkında da kısa bilgiler verdi. Belediye Başkanı temsilcisi Eren YAŞAR, okullara trafik eğitim pisti yapılması konusunda Başkan Erdem’den yardım istedi. Başkan ERDEM ise, her okula değil ama merkezi bir yerde trafik eğitim parkı yapılması için çalışma başlattıklarını belirtti.
Atatürk İlköğretim okulu öğrencileri ile Başkan ERDEM arasında şehrin temizliği konusunda tüm okul öğrencilerinin de katılacağı bir gün belirleyerek “Bahar Temizliği” günü yapılması konusunda da görüş alış verişinde bulunuldu. Başkan ERDEM daha sonra okul öğretmen ve öğrencilerine hazırlattığı hediye paketini sunarak, belediyenin kendilerinin her zaman ziyarette bulunabilecekleri bir yer olduğunu ve her zaman kendilerini beklediklerini söyleyerek teşekkür etti. Öğretmen ve öğrenciler de Başkan ERDEM’e gösterdiği yakın ilgiden ve hediye paketlerinden dolayı teşekkür ederek Makamdan ayrıldılar.
23 Nisan kutlamaları daha sonra İlçe stadyumunda saat 15:30’da yapılan uçurtma şenliği ile devam etti.

reşadiye resimleri


REŞADİYE KÖYLERİ VE KASABALARI ALT KISIMDADIR

reşadiye saadet partisi ilçe kongresi yapıldı.



Tokat Saadet Partisi İl Başkanı Mesut DOĞAN, Tokat Belediyesi Eski Başkanı Nizamettin AYDIN, İl Müfettişi Tacettin BİLGİN, Torak Merkez İlçe Başkanı Musa KİBAR, Niksar İlçe Başkanı Murat KEÇECİ, Artova İlçe Başkanı Ali DİRİCAN, Yeşilyurt İlçe Başkanı, Almus Belediyesi Eski Başkanı Ömer ACAR, İl Genel Meclisi Üyesi İhsan TÖREOĞLU, Tokat Hanım Kolları Başkanı, Anadolu Gençlik Derneği İl Başkanı Mustafa KILINÇ, Erbaa İlçe Başkanı Fahrettin BAŞARA, Bereketli Belde Başkanı Ünal POLAT, Yolustü Belde Başkanı Mehmet İNAN, Milliyetçi Hareket Partisi Reşadiye İlçe Başkanı Cemil GÖRGEÇ, Demokrat Parti Reşadiye İlçe Başkanı Kaya KARABAY ve Reşadiye Belediyesi Eski Başkanı Hakkı ÜNAL’ın yanı sıra çok sayıda partili katılmıştır.

Ayrıca kongreye katılamayan, Milli Görüş Lideri Prof.Dr Necmettin ERBAKAN, Saadet Partisi Genel Başkanı M.Recai KUTAN, Saadet Partisi Teşkilat Başkanı Lütfi ESENGÜN, Saadet partisi Milletvekili adayları Yakup ALIMLI ve Bilal AYDIN, Saadet Partisi Eski İlçe Başkanı Mustafa YALÇINKAYA ile Reşadiye Belediye Başkanı Rafet ERDEM birer kutlama telgrafı göndermişlerdir.



Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunması ile başlayan kongrede Divan başkanlığına Saadet Partisi Tokat İl başkanı Mesut Doğan seçildi. Tokat İl Başkanı Mesut Doğan yaptığı konuşmada kongrenin milletimize hayırlara vesile olmasını dilerken vatandaşları da Saadete davet ederek ülkenin çok kritik bir süreçten geçtiğini, ülkede ekonominin ve ahlaki düzenin perişan olduğunu belirterek vatandaşları uyanık olmaları çağrısında bulundu.

2006-2007 yılı faaliyet raporlarının okunmasının ardından ilk konuşmayı İlçe başkanı Yusuf Avşar yaptı. Avşar, davetli ve misafirlere hoş geldiniz diyerek başladığı konuşmasında bugün ülkede huzur ve güvenin yok olduğunu belirterek, bu güven ve huzur ortamını ancak milli görüşün sağlayabileceğini belirtti.

Reşadiye Belediye Başkanı Rafet Erdem kongrede işi icabı hazır bulunamazken toplantıdan önce toplantı salonuna uğrayarak parti yöneticilerine hayırlı olsun dileklerini sundu. Erdem gönderdiği tebrik mesajında ise yine kongrenin ilçemize ve ülkemize hayırlara vesile olmasını dileyerek yeni yönetime başarılar diledi.

Tabiki Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın telgrafı okunduğunda salonda büyük bir coşku ve heyecan oldu. Erbakan, gönderdiği mesajında kongrenin tüm İslam alemine ve insanlığa hayırlara vesile olmasını dilerken kardeşlerim diye hitap ettiği partililere selam ve sevgilerini iletiyordu.

Konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet edilen Tokat Eski belediye Başkanı Nizamettin Aydın ise bugün ülkenin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi durumu ile ilgili bilgiler verirken salonda bulunanlardan büyük alkış aldı. Aydın özellikle iktidar partisine yüklendiği konuşmasında 1997-98 yıllarında AKP'nin kuruluşu ve bu güne kadar ki geçen süredeki oluşumları ve planları dinleyicilere anlatırken, bir çok konuda da belgelendirmelerde bulundu. Özellikle ABD, AB ve IMF'nin Türkiye'yi adeta kendi idarelerine aldığını belirten Aydın, Ülkede birilerine danışılmadan kararlar alınamadığını belirtti. Filistinliler'e topraklarını zamanında Yahudilere sattırarak İsrail devletinin kurulduğunu belirten Tokat Eski Belediye Başkanı Nizamettin Aydın, ABD'nin barış getireceğim diye Ortadoğuyu kan gölüne çevirdiğini de belirterek, "onların siyaseti böl, parçala ve yut"tur dedi. Aydın, "bugün parti kapatma ile gündem meşgul edilmektedir. AKP 5 yıldır iktidarda niye elinde tek başına kanun çıkaracak güç varken bu konuya el atmadın, benim işlediğim suçtan dolayı ailem, sülalem ve mahallem ile derneğimin ne suçu var, suçu ben işlediysem beni cezalandırın, parti kapatmayla sorun çözülmez, ancak bugün bu başlarına gelenler niye ellerinde çoğunluk varken bu kanunu değiştirmediler" dedi.

Salondakilerin büyük alkışını alan Aydın Türkiye'nin büyük bir çıkmaza girdiğini, 18 yaşındaki bir kızın babasına yazdığı 2060 yılı tarihli mektubu okurken salondakiler duygulalarına hakim olamadılar. Mektupta babasına Türk Bayrağı'nın ay-yıldızdan oluşmuşken bugün anlamsız renklerden oluşmasını, eskiden ezan sesiyle uyanılırken bugün neden çan sesi olduğunu, her mahallede cami varken bugün sadece illerde bulunduğunu, Edirne'den Kars'a kadar olan haritanın bugün niye 5 de bire bölündüğünü ve daha bir çok soruyu sorarken babasına bu olaylar olurken hiç mi kanının kaynamadığın soruyordu.

Aydın'ın konuşmasından sonra seçimlere geçildi ve tek liste ile girilen seçimde Yusuf Avşar tekrar Saadet Partisi Reşadiye ilçe başkanlığına seçildi. Partililere ve davetlilere otelinde lobisinde çay ve pasta ikramının yapılmasından sonra sona erdi.

yolüstü kasabası

Beldemiz Tokat Ili, Resadiye ilçesine bagli sirin bir kasabadir. Ilçeye 9 km mesafede olup, son nüfus sayimina göre Devlet Istatistik Enstitüsü’ nce onaylanmis 3644 nüfusu ve yaklasik 1700 seçmeni vardir. 1845 yili itibariyle civarda en kalabalik köy olup 81 nüfusu vardir. Belde olmadan önce ismi Megdün olup, bu ismin Makedonyalilar zamanindan geldigi rivayet edilmektedir. Köyün yani basindaki Kale’ nin burç kalintilari halen mevcut olup adinin Megadon Kalesi oldugu, ismini de bu kaleden aldigi, zamanla degiserek Megdün haline geldigi bilinmektedir. 1962 yilinda yerlesim birimlerinin isimlerinin Türk Dil Kurumu’ na uyumlu hale getirmek için Türkiye genelinde verilen bir kararla köyümüzün adi Yolüstü olarak degistirilmistir. Bölgede arazi bakimindan en genis alana sahip yerlesim birimidir. Kuzeyinde Bereketli Kasabasi, Taslica (Kotani) Köyü, Toklar (Gelyeme) Köyü, güneyinde Karatas, Bagdatli, Güvendik (Kovani) köyleri, Dogusunda Kapakli ve Güvendik Köyleri, batisinda ise Büsürüm, Yolyaka (Tilemse) köyleri ile sinir komsusudur. 1998 yilinda Bakanlar Kurulu Karari ile belediye olmasi kabul edilmis olup, Yolüstü Belediyesi adini almistir. Kale'den Kalan Görüntüler Bir baska deyisle Kasbanin tarihçesi ile ilgili kesin bilgi olmamakla birlikte söylentiler vardlr.Bilinen en eski adi "Megdün"dür. Kasbanin dogusunda ve kuzey batisinda da iki kale vardir.Kalenin birinde vurgunculukla geçinen Zalim Aga diger indeise tarimla geçinen Kalim Aga varmis .Zamanla devlet güçleri Zalim Aga' yi ortadan kaldirmislar. Anadolunun Türklesmesi sirasinda burayada insan largelerek" Körük- pinari adi verilen suyun basina yerlesmislerdir. Köyünkurulus uyla ilgili su rivayet anlatilir: Köyün dogusun daki kaleye"Ligalin" kalesidenirmis.içindede Ligalinisimli birisi yasarmis.Anadolunun Türklesmesi sirasinda Selçuklu Devleti'nin uç askerleri kaleyi sarmislar ve burada çok çetin savas-lar olmus.Kale Ligalin'den alinmis,ama komutanda sehit düsmüstür.Askerler komutanm nerede oldugunu birbirlerine sormaya baslam islar ve "Meger dün duru-yordu"demisler.Aramalar sonucu komutanlarini kalenin bati tarafinda sehit oldugunu görmüsler.Hemen oraya defnetmisler.'0 günden sonra da köyün ismi "Megerdün duruyordu"sözcügünün kisaltilmis olan"Megdün" biçiminde degisikligeugrayarak bugüne kadar söylenegelmistir.Cumhuriyet dönemin deise"Yolüstü" olarak degistirilmistir.Adl geçen kalede sehit düsen komutanin mezari köy halki tarafindan kutsalsayilmakta ve her dini bayramda köymezarligindan önce ziyaretedilmektedir. Bugün adi geçen kalelerden özellikle dogudaki kalede kesme taslardan olusan üç tane bedenvardir. Ayrica kale dolguözelligi gösterir ve höyük görünümünde-dir. Komutan`in Mezari Kale kasaba ihtiyar heyeti tarafindan korumaya almislardir Dogal güzellikleri arasmda Zinav Gölü görülmeye degerbir tektonik set gölüdür.Aynca Zinav Güzlesi,inkaya,Magarasi,Yenikale, Eskikale, Kiresbi,Ertepesi, Yuka-ngölköyün dogal güzellikleri arasinda yer alir. Yenikaleye sebekesuyu götürülmüs,Kasaba ihtiyar heyeti tarafmdan korumaya. almmis etrafi agaçlandirilmis tir.Tarihi yönüyle birlikte dogal güzelligi deolan bir piknik yeridir.iç ve dis göç'olgusunu en çok yasayankasabalardan biridir. Hemen hemen herevden yurt disin da bir yada bir kaç kisi.vardir. Ozellikle Istanbul'a göç oldukça fazladir

demircili kasabası

Timürcülü köyü bundan 600-650 yıl önce kurulmuştır.Reşadiye’nin kuzey doğusunda ve Delice ırmağına karışan bir dere civarında o zamanlar 70 haneli bir köy olup günümüzde 400 haneye yakın gösterişli yapıları ve düzgün yerleşkesi ile merkezi bir kasabadır. Deniz seviyesinden 1500 m kadar yüksektir.Fakat bir taraftan Selemen tarafındaki silsile ve bir taraftan da Canik dağları silsilesi buraları kuzey rüzgarları şiddetinden bir dereceye kadar muhafaza ederler.Köyün ilk kuruldğu yer,sık ve balta girmemiş ormanlarla kaplıdır.Karamanlar adıyla bilinen bir kabile bu orman içindeki su ve Dere kaynağının başına yerleşmişlerdir.Bu kabile demircilikle uğraştığı için yerleştikleri yerin adına Demircili adını vermişlerdir. Bu köyün halkı açık göz olup bir çoğu kış mevsimi gelmezden evvel eylül ayından itibaren çoluk ve çocuklarıyla birlikte karadeniz sahil köylerine dağılırlar.Oralarda kaldıkları kış müddetince bulundukları köylerin ticaretini inhisarları altına alarak ve amelelik ederek para kazanırlar.Bu husus bu köyde 300 den fazla at olduğundan katırcılıklada para kazanırlar.Keza koyunculuk ve sığırcılıkta yaparlar.Yaz gelince çoluk çocuklarıyla birlikte sahilin sıcağından kaçarak serin köylerine dönerler.Bu köy halkının bir kısmı Terme, Çarşamba, Ordu ve civarında yerleşerek mal vaya mülk ve arazi sahibi olmuşlardır. Günümüzde bu göç artık yavaş yavaş yerini ters göçe bırakmaktadır. Önceden Avrupa ülkelerine ve İstanbul’a gurbetçi vasfı ile giden birçok maddi durumu müsait Demircili’li memleketine en güzel yapılardan inşa etmekte ve baba ocaklarına ve doğdukları topraklara sahip çıkmaktadırlar. Halkının hemen hepsi temiz ve misafirferverdirler. Demircili’de vakti ile Molla Hasan Oğlu namı ile anılan oda sahibi bir zat Selemen pazarına uzak ve yakın köylerden gelenleri misafir ederek yedirip içirirmiş. Hala da uzak köylerden gelen pazarcılar ve yolcular Demircili’de misafir olarak erkence Selemen pazarına varırlar. Çolak Mehmet Ağa,Basmacı Dursun,Azamat Aslan,Eginin oğulları,Şakir ağa ogulları,Topal Kamil gibi ileri gelenleri ve söz anlayanları çoktur.Köyün ilk muhtarı Salih Efendidir. Demircili’nin deniz seviyesinden yüksek olması tarımı olumsuz yönde etkilemektedir.Ağır kış şartları,mevsimin uzun süreli olması gibi nedenlerden dolayı ekilebilen alanları azdır ve yeterli düzeyde değildir. Ancak günümüzde çayırlar denilen bölgede hala ekin ve buğdaycılık reşberliği devam etmektedir. Hala yakın geçmişten kalma kağnı arabaları ve kara sabanlar mevcuttur. Bu mevcudiyet tamamen ata emanetleri olarak muhafaza edilmektedir. Modern tarım a geçiş süreci ise hızla devam etmektedir.Demircili’de tarihe ışık tutabilecek bir takım yerler vardır. Bunlardan en önemlisi Kızıl Mağaradır. Demircili’nin kuzey batısında yer alır. Çalık tepesinin yamacında, Alkutlu mezarlık mevkiindedir. Demircili’ye yaklaşık 700 mt mesafededir.Efsaneye göre Kral savaş zamanlarında düşmandan korunmak için bu mağarada saklanırmış. Barış zamanlarında ise Kral'ın kızı burada gergef işlermiş. Demircili’nin kuzey batısından geçen, Meryem Ana adıyla anılan bir yol vardır.Bu yol Evliya Çelebinin Seyehatnamesinde anılmakta ve ticaret yolu olarak kullanılmaktadır.Bu yolun Erzuruma kadar uzandığı ve Kızıl mağara civarından geçtiği bilinmektedir.

baydarlı kasabası

Kasabamız Orta Karadeniz'de TOKAT ili sınırları içerisinde REŞADİYE'ye bağlı ORDU ili sınırı ile bağlantılı bir yerleşim alanıdır.
İlçeye olan uzaklığı 29 Km olup,1350 rakımındadır.
Kasabamız sınırları Güneyden Kuzeye doğru 12 Km,Doğudan Batıya doğru 6 Km uzunluğunda olup,oldukça geniş bir coğrafi yapıya sahiptir.yerleşim alanı hafif meyilli Güneyi ahlatlı ovası Batısı akar sularla çevrili,Kuzeyi orman örtüsü ile kaplı şirin bir ANADOLU kenti görünümündedir.
Bölgemiz tarih çağları HİTİT'lerin PERS'lerin İSKENDER, ROMA ve BİZANS imparatorluklarının hakimiyetinde kalmış. 1015'ten itibaren ANADOLU'ya başlayan TÜRK akınlarından sonra, 1071 MALAZGİRT Zaferi İle TÜRK toprağı olmuştur. BAYDARLI'nın da içinde bulunduğu bölge,Fetihten sonra ANADOLU SELÇUKLU DEVLETİNE bağlı DANİŞMENTOĞLU beyliği sınırları içine alınmıştır.

1980 yılında Belediyesi Kurulmuştur.
Kasabamızın İMAR planı 1986 yılında onaylanmış olup,İMAR sahası yaklaşık 4 Km' dir. Kasabamız içinde bulunan mevcut cadde ve sokakları ile alt yapısının %95 tamamlanmıştır.
Deniz seviyesinden 1350 metre yükseklikte bulunan Baydarlı, hem kuruluş yeri itibariyle, hem doğasıyla, hem de suyu ve havasıyla Reşadiye'nin en güzel köşelerinden birisidir.Baydarlı'ya ilk olarak ve kimlerin geldiği, buraya o zamanlarda ne isim verildiği belli değildir. Baydarlı'nın şu andaki halkını oluşturan kabilelerin, yaklaşık 1750-1780 yılları civarında buraya yerleştiği anlaşılmaktadır.
Ancak köyde bulunan Medrese Camii'nin kitabesinden de anlaşıldığı üzere, burada daha önce de bir yerleşim yeri vardır. Çünkü, buradan yetişip, İstanbul'a götürülen bir Kızlarağası tarafından yaptırılan Camideki kitabede, caminin yapılış tarihi olarak Rumi 1110 (Miladi 1694) yazılmaktadır.
O tarihlerde burada yaşayanların soyundan Baydarlı'da şu anda yaşayan olup olmadığı bilinmemektedir. Çünkü, bugünkü Baydarlı'nın temeli, Kızılcaören Köyünden Prof.Dr. Ali Rıza Atasoy'un kitabından edinilen bilgilere göre 1750-1780 tarihleri arasında Baydarlı'ya gelip yerleşmiş değişik kabilelerin bir araya gelmesinden teşekkül etmiştir

çevrecik kasabası

İlçenin kuzeybatısında.16 km. mesafedeki Çevrecik Kasabası, Öte, Dere, Dursunlu, Duraklı, İsmailli, Pıstıllar ve Çelebi olmak üzere 7 mezradan İbarettir. Kasaba olduktan sonra ise Cumhuriyet, İnönü ve Atatürk mahallelerinden teşekkül etmiştir. Hane sayısının 150 olduğu Çevrecik Kasabası’nın nüfusu 2.844(2000 Sayımı)
Çevrecik Kasabası’nın ne zaman kurulduğu kesinlikle bilinmemekle birlikte çok eski bir yerleşim birimi olduğu söylenir. İlk kuran kişinin de Erbaa'dan gelerek burayı mesken tutan Keçecioğullarından Çıpan Hasan adında birisi olduğu söylenir. Köyün eski adı Tinyaba'dır.
Çevrecik Kasabası’nın ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. Suyu bol olmasına karşın, sulu tarım yapılamayan Çevrecik Köyünde en çok yetiştirilen ürünler, buğday, arpa, mısır ve fiğdir. Bahçe tarımı da yapılan köyde özellikle, fasulye, domates, lahana gibi ürünler yetiştirilmektedir.
Göç olgusunun giderek aşındırdığı Çevrecik'te 500 küçükbaş, 1000 büyükbaş hayvan beslenir.
Çevrecik ya da eski adıyla Tinyaba'yla özdeşleşen bir de Şemsi Kız türküsü vardır. Gerek sözleri, gerekse melodisiyle insanları hop hop hoplatan bu türküyle Çevrecik, ne kadar övünse azdır. Bu türkü söylenildiğinde, bir Reşadiyeli'nin kendisin! o atmosfere kaptırmaması, Tinyaba'nın taşları, cik cik öten kuşları, Şemsi Kızın saçlarını--, görmese de, hissetmemesi mümkün değildir.
Otomatik telefonu, elektriği, stabilize yolu ve şebekeli içme suyu gibi alt yapı hizmetlerinin hayata geçirildiği Çevrecik Kasabası’nda özellikle son yıllarda başlayan ve durmadan devam eden göç olgusu Kasaba nüfusunun özellikle İstanbul'da odaklaşmasına neden olmuştur.
Kasabadaki okuma-yazma oranı %95 düzeyindedir, ilköğretim okuluna dönüştürülen okulda halen 150 öğrenci öğrenim görmektedir

nebişeyh kasabası

Nebişeyh Kasabası
3
İlçe merkezinin kuzeyinde 16 km uzaklılıkta yer alan Nebişeyh Kasabasında 400 hane 3001 nüfus vardır.Çal dağının batı eteğinde kurulmuş Nebişeyh beldesinin tarihi hakkında kesin bir bilgi yoktur.Kasabadakilere göre beldeye adını veren Nebişeyh Melik şahın uç beylerindendir.Nebişeyh’in Mezarı Karahamza mevkiinde bulunmaktadır.Hale belde halkı tarafından ziyaret edilmekte ve korunmaktadır.Ayrıca evliya olarak ta sayılmaktadır.Ancak Beldenin şimdiki yerleşim yeri Nebişeyh’in bulunduğu yerin Güneyinden 3-4 km uzaktadır. Çevre köylere göre olgusunun az olduğu Nebişeyh’te gelenek ve göreneklere aşırı bir bağlılık vardır.
KASABADAKİ TARİHİ ESERLER:Köyde tarihi eser Karahamzalı güzle mezrası olarak adlandırılan mevkide köy kurucusu Nebişeyhinin mezarı vardır.
TARİHTE KASABADA YAŞANAN ÖNEMLİ TOPLUMSAL SOSYAL VE SİYASİ OLAYLAR: Kasabamız 1939 yılında meydana Erzincan depreminden tamamen yıkılmış ve yaklaşık 100 kişi hayatını kaybetmiştir.
KASABANIN YERİ VE SINIRLARI:Beldenin Kuzeyinde Hebüllü ,Keteniği köyleri ,Doğusunda Dumanlı tepesinden Güneye doğru İbrahimşeyh köyü,Güney Doğusunda Doğantepe köyü ,güneyinde Kaşpınar köyü,Batısında Kapaklı Köyü,Kuzey batısında ise Taşlıca köyü vardır.Dumanlı tepesi,Çal tepesi ,Tavşan tepesi ,Baydarlı,Hasanşeyh grup yolu İnkaya mevkii ve harmankaya,Muğamçukuru,Almadibi mevkileri mevcuttur.
KASABANIN MAHALLE VE MEZRALARI:Kasaba üç mahalleden teşekküldür.Caferoğlu, Hürriyet ve Emirşeyh mahalleleri ve ayrıca Karahamza ve Güzle Mezraları vardır.

cimitekke kasabası

Reşadiye'nin kuzeyinde, merkeze 26 Km uzaklıkta bir kasabadır. 550 hanelik kasabada halen 4087 kişi yaşamaktadır. Köyün tarihi hakkında kesin bir şey bilinmemekle birlikte, çok eskilere dayandığı rivayet edilmektedir. Bunun en önemli kanıtı da köy çevresinde sıkça görülen ve hemen hepsi çok eskilere dayanan mezar kalıntılarıdır.
Köy şimdiki yerine yerleşmeden önce bir kaç kez yer değiştirmiştir. Köyün şimdiki yerinin güneydoğusunda kalan "Eski Köy" denilen yere gittikleri, sonra bir kısmının geri geldiği söylenmektedir.
Ekonomisi daha çok hayvancılığı dayanan Cimitekke'de tarım da ekonominin önemli bir koludur. 3000 koyun, 500 büyükbaş hayvan vardır. Daha çok buğday, arpa ve patates ekimi yapılan köyde sulu tarın yapılmamaktadır. Köyün elektriği, içme suyu, kanalizasyonu, telefonu, sağlık evi, köy konağı vardır. Okuma yazma oranı %85 olan Cimitekke'de beş derslik bir ilkokul vardır. Öğrenci sayısı ise 70 civarındadır.

kızılcaören kasabası

Kızılcaören Kasabası
3
Kızılcaören, Reşadiye’nin kuzeydoğu istikametinde, 23 km. uzaklıkta ve 1500 m. yükseklikte eski, büyük köylerden biridir. Tahminen 350-400 yıllık belki daha da eski bir köy olup İskefsür mıntıkasındadır, 1976'da belediye olmuştur.
Bazı rivayetlere göre, Kızılcaören’in kurucuları Haymana tarafından hayvan otlatmak için bu mıntıkaya gelmiş üç kardeştir. Sürülerini Deve Çayırlarına salan üç kardeşin birer de develeri varmış. Develeri üç ayrı yöne doğru gitmiş ve uygun buldukları yerlere yatmışlar. Üç deveden Baydevenin sahibi devesinin yattığı yer olan Baydarlıyı, Tanış devenin sahibi Danişmend’i, Kızıldevenin sahibi de Kızılcaöreni yurt edinmiş ve bu üç köy böyle kurulmuştur.
Evliya Çelebi Seyahatnamesinde, Prof.Dr.Ali Rıza Atasoy’un Reşadiye İlçesi adlı kitabında; Kızılcaören'in, Osmanlı ordusunun doğu seferinin geçiş yolu üzerinde olduğu ve İskefsür mıntıkasındaki birçok yerleşim birimi gibi konaklama ve lojistik ikmal yapma yeri olarak bu bölgeyi tercih ettiği biliniyor, diye yazılmaktadır.
Kızılcaören Kasabası 180 haneli ve 3912 nüfuslu(Son Nüfus Sayimina Gore) bir yerleşim birimidir. Kuzey, doğu ve batı tarafları geniş çayırlıklar, güney tarafı Kalecik adı verilen çam ormanlarıyla kaplıdır. Kasabadan göç edenler Ankara, İstanbul, Tokat gibi illerde birer mahalle oluşturabilecek sayıya ulaşmıştır.
Kızılcaören Kasabasının iki ayrı mahallesi bulunmaktadır. Bunlardan Atatürk (Karabalcık) Mahallesi, kasabanın batısında 500 m. uzaklıkta ve Reşadiye yolu üzerindedir. Gökçe Süleymanlı Köyünden gelip Kızılcaören’e yerleşmişler ve Karabalçığı da güzle olarak kullanmaya başlamışlardır. Bilahare birkaç hanede güzleyi esas yurt olarak kabul etmiş ve burada yerleşmişlerdir. Diğer mahallesi Ağılyanı ise Kızılcaören’in kuzeyinde merkeze 1 .km. uzaklıkta 12 haneli toplam 248 nüfuslu bir yerleşim yeridir. Ağılyanı Mahallesi, Mısırlı sülalesi tarafından 85 yıl önce yazlık ve güzle olarak kullanılmıştır. Kızılcaören’in yerlisi olan Mısırlılar daha önce Kızılcaören’de otururlarmış. Osmanlı İmparatorluğu zamanında Mısır, Osmanlıların eyaleti iken dip dedelerinden birisi gençken Kahire’ye askere gitmiş. Askerlikten sonra oraya yerleşmiş. İki çocuğu olmuş. Birisi Kolağası subayı, diğeri de esnafmış. Kızılcaören’deki yakınları koleradan ölünce Mısırdakilerden birisi gelip Ağılyanına yerleşmiş. Soyadı kanunu çıkınca Mısırlı soyadını almışlar.
Kasabanın kuzeybatı ve doğusuna doğru üç yönde geniş çayırlar yer almakta, kalan kısmında da buğday, arpa, fiğ, patates, gibi yetiştirilmektedir. Hayvancılık alanında ise koyun ve sığır gibi büyük ve küçükbaş hayvan besiciliği yapılmaktadır.
Kızılcaören Kasabası, tipik tarihi evleri, ormanı, yaylaları, çayırları, suları, gölleri, dereleri, tepeleri, dağları, havası, insanı, evcil ve yabani hayvanları ile bir tabiat harikasıdır
Bu tabii güzellikler şöyle sıralanabilir. Kurt Gölü, Melik çayırı, Deve çayırları, Menekşe Pınarı, İnekalanı Yaylası, Turnalık, Karapınar, Yazlık, Yukarıdere ve Boncuk Tepesi’dir.
Kızılcaören’in sağlık ocağı, İlköğretim okulu, ve halk kütüphanesi vardır. 1964 yılında açılmış olan Kütüphanede 8000’i aşkın eseriyle bir kültür hazinesi olup çevre köyleriyle birlikte merkez Kızılcaören’in kültürel ihtiyacını gidermektedir. Kasaba ile Reşadiye arası ulaşım asfalt yoldan sağlanmaktadır.
Kasabanın okulu Cumhuriyetten önce var olup tarihi miladi 1742 (hicri 1155 ) yılına dayanır. Prof.Dr. Ali Rıza Atasoy’un Reşadiye Halk Kitabının 652.sayfasında “okulun cami ile bitişik olduğu, bir imamı, bir katibi, bir müderrisi, iki müezzini, bir nazırı, iki nefer su yolcusu, haftada iki cüz Kur’an okuyan bir sübyan mektebi ve gelirini toplamaya memur iki tahsildardan ibaret bir heyetin bulunduğu; ayrıca camiin tamir ve bakımı için de tahsisatının bulunduğu kaydedilmektedir.
Reşadiye’de önceleri kurulan Çermik Derisi'nin geliri ile Selemen Pazarının rüsumu, caminin ve Sıbyan Mektebiidadisı ile rüşdiyenin masraflarını karşılamak üzere padişah fermanından bahsedilmektedir. Reşadiye’nin kurulması ile panayır kaldırılmış, köy kanunu çıkması ile de Selemen Pazarı Demircili Köyü hudutları içinde kaldığından pazarın rüsumu Demircili Köyüne devredilmiştir.
Kızlıcaören’deki halkın okuma-yazma durumu yukarıdaki bilgilerden de anlaşılacağı gibi Cumhuriyet'ten önceye dayanır. Kızılcaören cami ve okul vakfı yalnız köy halkına değil çevreye de öncülük etmiştir. Feselek (Çamlıkaya), Fereske (Çambalı), Çakırlı, Eymür, Fındıcak (Çınarcık), Yağsiyan, Kuyucak, Danişmend, Konak ve Baydarlı köylerinden de öğrenci okumuştur. Bu yüzden köyde okuma-yazma sorunu yoktur. Cumhuriyet’in ilanıyla sıbyan mektebi ilkokula çevrilmiş, bir zaman üç sınıf, daha sonra beş sınıf olarak devam etmiştir. 1945’de yeni okul yapılmış, öğretime bu okulda devam edilmiştir. Halen mevcut okul da 1993 yılında ilköğretim okuluna dönüştürülmüştür.
Kasabanın kaynak suları; Kibaroğlu Gözü, Yangın Halil, Tiryakioğlu, Zıngıroğlu ve Menekşe Pınarıdır. Susaklıca’da Taştekne mevkiinde çamlar, yabani naneler ve doğal tereler arasında çıkan menba suyu da soğuk ve pek sağlıklıdır. Ayrıca Ağılyanı Mahallesinde Kaynar Pınar, Karaoğlanın Gözü gibi kaynaklar da mevcuttur.
Kurt Gölü, kasabanın güneybatısındadır, ve etrafı çam ormanları ile çevrilidir. Kancaalanı civarında Küçük İskender Gölü, Karabalçık mevkiinin güneyinde Mehmet Bey Sazlığı, Tatarlı mevkiinde Tatarlı Gölü vardır.
İnekalanı Yaylası, kasabaya bir saat uzaklıkta ve doğusundadır. Haziran’ın ortalarında buraya göçerek bir ay kalırlar. Eskiden buraya birkaç köy beraber göçerlerdi. Bazıları şimdi terketmiştir. Yaylanın Ortaoluk ve Çillice denilen iki çeşmesi soğuk ve berrak sularıyla yaylaya hayat verir.

kuzbağı kasabası

Kuzbağı Beldesi Türklerin Anadoluya girmesinden sonra kurulan Danişmentliler zamanında Türmen ve Avşar boylarının Niksar-Reşadiye çevresine yerleşmesi sırasındaDelice çayı kenarına kurulan bir yerleşim yeridir.Sırayla Danişmentliler,Selçuklular ve Osmanlı devleti sınırları içersinde kalmıştır. Osmanlılar zamanında Erzurum eyaletine bağlı Şebinkarahisar sancağının bir köyüdür. Belde olarak ele alırsak komşu Akdoğmuş,Doğantepe.Nebişeyh köylerine uzanan cizgiden Güneydoğu Bölgesi Amasya Eyaletine bağlı Kuzey ve Doğu kısmı ise Erzuruma bağlıdır Not : Belgeler camii Vakfiyeleri ,Köy hudutnameleri ve salma kayıtları bulunmaktadır.Eski kayıtlardaki ismi Kozbağıdır ( Ceviz bağı ) 1840 yılı sonrası ismi Kuzbağı 8 Kezeyde bağ ) olarak geçmektedir.8 İskefsir içesine sonradan bağlanmıştır. )Kuzbağılı olan Ömer Paşa 1731 Yanıkkale kuşatmasında yeniçeri ağası olarak İsmi geçen Ömer Paşa dır.Ömer Paşanın mezarı Kuzbağında bulunmaktadır.Kurmuş olduğu Vakıfta Belde Hudutları dahi belirtilmiştir.

sogukpınar kasabası

Ilçenin güneybatisinda bulunan ve merkeze uzakligi 3 ila 4 km olan sogukpinar’in tarihi 300-400 sene öncesine dayanir. Köyde eski çaglarda Ermeni ve Rumlarin yasadigi Kilise Beleni, Gavur Kalesi isimlerinden ve bazi bölgelerde çikan küp, çanak vb. kalintilardan anlasilmaktadir.XII. (12.) yüzyilda Danisment Ogullari (Selçuklular) döneminde Seyh Yakub’a koyun arazisi vakif olarak verilmis simdiki Cevizlik Mahallesi ve civarinin bögürtlen dikeni ve bataklik oldu söylenmektedir. Köyün kurucu aileleri; Imamlar, Yaguplar, Eldivenliler, Mehtergil, Demirciler, Dervisgiller, Civanlar, Asurgil, Uzan Aliogullari, Melhemliler, ahmutgillerdir.(Bu ailelerin yeni soy isimleri ve köye yeni katilan ailelerin listesi yazimizin en sonunda bulunmaktadir.)
Resadiye’nin ilk kaza oldugu 1906-1958 arasi Resadiye Belediyesine bagli bir mahalle iken 1958’den sonra köy, 1999’dan sonra belde statüsüne kavusmustur.
Sogukpinar, Kelkit Vadisinin güneyinde kuz denilen ormanlik bir tepenin eteginde engebeli bir arazi üzerine kurulmustur. Arazinin engebeli olmasinin nedeni zaman içerisinde meydana gelen toprak kaymalaridir. Sogukpinar’in arazisini sulayan Resit Deresi ile dere yatagi civarinda ve belde içinde bulunan pinarlari vardir. Içimi güzel oldugundan köy adini bu pinarlardan almistir. Tarim ve hayvanciligin yaninda aricilik da yapilmaktadir. Dogal yapisi bakimindan oldukça güzel olan Sogukpinar’in güneyinden geçen yol üzerinde mese ve daha yukarilara çiktikça çam ve gürgen agaçlariyla örtülü ormanlik alanlar vardir. Çatalkaya adiyla bilinen bir de selalesi vardir. Selale bahar aylarinda cosarken yaz mevsimine dogru suyu azalir.
Telik ebe, Sati ebe, Emine, Dudu kadin, Zahime ebe, Alime, Asik Cemal, Balcioglu sadullah, Mustafa sehzade, Melhemogullari dönemlerinde kavun, karpuz, salatalik, domates ve fasulye yetistirirlerdi. O çok tatli kavun ve karpuzlari kazadaki insanlar tarafindan aranilir olmustur. Köyün sulama kanali ve havuzu yapilmis fakat sebzecilik eski önemini kaybetmistir.
Belde de okuma yazma orani oldukça yüksektir. Nüfusun çogunlugu Istanbul’da ikamet etmekte ancak her sene emekli olup Sogukpinar’a tasinanlarin sayisi artmaktadir.

büşürüm kasabası

Büşürüm Kasabası
3
İlçenin Kuzeybatı Yönünde, ilçeye 26 km mesafede bir beldedir. Büşürüm 10 mezra 3 mahelleden oluşmuş bir beldedir. Bunlar:
1- Merkez Mahallesi : Eskiköy, Ömerli, Tepedibi
2- Cumhuriyet Mahallesİ: Yenice, Altıntaş, Aşağıhayat ,Karagelin
3- Yeşilvadi Mahallesi : Akpınar, Argun,Çatak
Toplam yüzölçümü 31261 dekar (31261000 M2) dir. Resmi nüfusu 2395 olmasına rağmen gerçek nüfus 5000-6000 arasındadır.
Ne zaman kurulduğu kesin bilinmeyen ancak geçmişi 500-600 yılı öncesine kadar inen beldenin adıyla ilgili en önemli söylentiler şu şekildedir.
1 - Beldede yıllar önce yaşayan Beş Rum ailesinin yaşadığı ve buraya beş rum diye hitab edildiği zamanla " Büşürüm"e dönüştüğü,
2 - Diğer bir varsayım kelimenin yapısından doğmaktadır. Şöyle ki : “Büşürüm” kelimesi Reşadiye yöre ağız özelliğine tümüyle uymaktadır. Özellikle bu yörede “bişirmek” kelimesi “büşürmek” biçiminde söylenir. Yine bir “pişirimlik” unum kalmadı yerine bir “büşürümlük” unun kalmadı örneklerinde olduğu gibi “pişirim” kelimesi “Büşürüm” biçiminde söylenmektedir. Buda gösteriyor ki “Büşürüm” adı “pişirim” kelimesinin “Büşürüm” biçimindeki telaffuzundan başka bir şey değildir.
3 - Diğer bir rivayete göre Büşürüm'ün kelime anlamı tavan arası olduğu söylenmektedir. Beldenin yerleşim yerinin çok yüksek olması (1450 mt) nedeniyle gökyüzü ile yeryüzü arasındaki yer anlamına gelmektedir.
Büşürüm beldesinin ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanır. Susuz tarım yapılan beldede genelde buğday, arpa, fiğ, ve patetes ekimi yapılır. Ekonominin diğer bir koluda hayvancılıktır. Koyun ve sığır yetiştirilir.
Reşadiye yöresinin en önemli folklor potansiyelini oluşturan bir beldedir Reşadiye folklörünün en büyük ismi Çakır Usta bu beldede dir.
Büşürüm Karaçam ormanlarının eteğinde kurulmuştur. Akpınar Yaylası, Güvercin Pınarı, Ketenlik Kayaları, Hasançayırı, Kayabaşı, Batak Göl, Abu Deliği, Isırganlı Kayası, Tepedibi Evliyası, Züriyetdibi Evliyası, Akratlı Yazı,ve Çiçekli Odası Büşürüm’üm gezmeye ve görülmeye değer yerleridir. Elektiriği, içme suyu sıtabilize yolu sağlık ocağı otomatik telefonu, türkceel şebekesi, ilköğretim okulu, olan beldede okuma yazma oranı %85 dir.

bereketli kasabası

Bereketli Kasabası
3
Bereketli hakkındaki güvenilir bilgilere ulaşmak için Reşadiye ve Mesudiye tarihinin birlikte incelenmesi gerekmektedir. Çünkü bu iki ilçenin tarihi, kaynaklarda ortak bulunmaktadır. Aşağıdaki yazıda Osmanlı öncesi ve sonrası tarihle birlikte, İSKEFSUR un merkezinin Reşadiye olarak nasıl ve neden değiştirildiği de anlatılmaktadır.
Tokat ili Reşadiye ilçesinin Bereketli bucağına bağlı Başçiftlik köyünün Niksar ilçesinin merkez bucağına bağlanması başlıklı belge, devlet arşivlerinde yer almaktadır. 31/5/1951 tarihli 24390 sayılı ve yer no: 224.21..8.
Evliya Çelebi, ünlü eseri Seyahatname’sinde (Hicri 1058 Miladi 1638) şöyle demektedir:
“Buradan sonra dört saat mamur köyler içinde yol aldık. İSKEFSUR kasabası toprağında yüz evli, bir camili zeamet köyüdür.”

bozcalı kasabası

Bozçalı Kasabası
3
İlçenin kuzey-batısında, ilçe merkezine 26 km. mesafede oldukça büyük bir kasabadır. Tokat-Ordu sınırının en son yerleşim birimidir. Rakımı 1350 olan Bozcalı'da 1012 hanede 4955 nüfus yaşamaktadır. Bu da gösteriyor ki, Bozcalı, Reşadiye'nin en büyük kasabasıdır.
Belediye örgütünün 1972 yılında kurulduğu Bozcalı Kasabasında göç olgusu, diğer yerlere göre son derece azdır. Yurt dışında da fazla bir nüfusu olmayan Bozcalılılar'ın toplu olarak yaşadığı yerlerden birisi de Tokat'tır.
Okumaya büyük önem veren Bozcalı'da okuma-yazma oranı % 90'dır. Bozcalı'nın ne zaman kurulduğuna dair elimizde kesin veriler yoktur. Bir söylentiye göre, köy halkı 1699 yıllarında Ankara'nın Haymana ilçesinden gelerek bu köyü kurmuşlardır. İlk gelenler, köyün, Babuç, Alanbaşı (Evcikici), Geyik Yatağı, Taşlıseki mevkiine yerleşmişlerdir. Burada küçük mezralar oluşturan köylü, daha sonra çete korkusu yüzünden 1750 yıllarında köyün bugünkü yerine taşınmıştır.
Kasabanın adı ile ilgili söylentiler de çeşitlidir. Halkın daha çok " Bohçalı " şeklinde telaffuz ettiği Bozcalı adı ile ilgili iki söylenti mevcuttur.
Bunlardan birincisi şöyledir: Bozcalı halkı Niksar'da kurulan pazara bohça ile gidip geldiğinden, buraya da "bohçası olan" anlamına gelen Bohçalı denmiş, bu söz zamanla Bozcalı biçimine dönüşmüştür.
İkinci söylenti de şöyledir: Yavuz Sultan Selim'in Trabzon'dan İstanbul'a dönerken burada konakladığı, kendisine sorulduğunda, "Şu boz çalılıkta çadır kurun" dediği söylentisi yaygındır. Bu söylentiye göre de Bozcalı adı buradan gelmektedir.
Evliya Çelebi de Erzurum'a gederken buradan geçmiş, köyün mamur (düzenli) bir yer olduğunu söylemiştir.
Bozcalı ekonomisi halıcılık, tarım ve hayvancılığa dayanır. Kasabanın en önemli geçim kaynaklarının başında halıcılık gelmektedir. Bugün 450 tezgahta, yaklaşık 3000 m² Hereke cinsi halı dokunmakta, bu da ekonomik hayata büyük canlılık katmaktadır.
Bozcalı'nın ekonomik hayatının önemli kollarından birisi de hayvancılıktır. Ancak, son yıllarda yetiştirilen hayvan sayısında önemli bir azalma olmuştur. İklimi, toprak yapısı, doğası, topraklarının genişliği gibi hayvan yetiştirmeye son derece elverişli Bozcalı'da hayvan sayısının giderek azalması gerçekten üzülecek bir durumdur. Küçükbaş hayvan sayısının 4500, büyükbaş hayvan sayısının da 1500 civarındadır.

hasanseyh kasabası

Hasanşeyh Kasabası
3
TOKAT-Reşadiye-Hasanşeyh; XI. yüzyıldan itibaren Anadolu`nun Türkleşmesi ile Orta Asya ve Azerbaycan taraflarından (1075-1085) tarihleri arasında gelen Karaöylü veya Karlı Oymağı: Karaevli veya Karaçadırlı anlamına gelen bu oymaklardan, bir boyu Şebinkarahisar`ın Bige, Köpekli, Karaköy, Kezanç, Kuzgeçe ve havalisine, diğer boyları da Erbaa, Niksar, İskefsir (Reşadiye), Çarşamba, Fatsa, Ünye ve Tokat yörelerine yerleşmişlerdir. İskefsir (Reşadiye) yöresine gelen Türklerden küçük bir topluluğun, kasabanın bulunduğu yere yerleşmesi ve daha sonraları kasaba bölgesinde bulunan Kızılpınar ve Mohus mezralarından gelenlerinde yerleşmeleri sonucunda buraya "Tekke Köyü" adını vermişlerdir. Tekke Köyü, eski tarihlerde Şebinkarahisar`a bağlı İskefsir (Reşadiye) kazası içinde görülmektedir.
XII. yüz yılda Horasan`dan gelen Melik Gazi`nin Uç Beylerinden olan Hasan Gazi`nin Rumlar üzerine seferleri sırasında o gün itibariyle stratejik öneme haiz olan ve Niksar, Başçiftlik, Hasanşeyh, Mesudiye ve Şebinkarahisar güzergahını takip eden ipek yolu güzergahında bulunan Tekke Köyüne yerleşmesi üzerine köyün adı "Şeyh Hasan Tekkesi" olarak değişmiştir. Şeyh Hasan (Hasan Gazi) Türbesi; Hasanşeyh Kasabası Hasangazi Mahallesi Mezarlığında bulunmaktadır.
Hasanşeyh Köyünün ismi, “… Arşif Tımar Defteri No. 1019 tarihi 1143 Tımar Sahibi Ömer … Ali Emiri tasnifi 1 nolu Ahkam Defteri 39. sahifesinde numara 783, tarih 1158 sayılı yazıda Kariyei Tekke Büzrük (Büyük Tekke) Cevdet tasnifi evkaf numarası 1581, tarih 1221 İskefsir Kazasına tabi Şeyh Hasan Tekkesi…” olarak geçmektedir.
Evliya ÇELEBİ`de ünlü eseri Seyahatnamesinde "Buradan sonra dört saat mamur köyler içinde yol aldık. Tekke köyü Esfekser Kasabası toprağında, yüz evli, bir camili zeamet köydür" demektedir.
Hasanşeyh Köyünde Belediye Kurulması Danıştay 3`üncü Dairesinin 29/05/1971 tarih ve Esas No: 1971/343, Karar No: 1971/325 sayılı kararı üzerine 1580 sayılı Kanun`un 7469 sayılı Kanunla değişik 7`inci maddesine göre 11 Ağustos 1971 tarih ve 9712 sayılı Kararla uygun görülmüş ve Hasanşeyh Belediyesi 12/06/1972 tarihinden itibaren faaliyetine başlamıştır.
22 Ekim 2000 tarihinde yapılan nüfus sayımı sonuçlarına göre Gündoğan, Keçiköy ve Uluköy Köylerinin, Gündoğan, Keçikköy ve Uluköy Mahallesi adları altında belediyemize bağlanmasıyla 7165 nüfusa sahip olan Hasanşeyh`te; halkın geçim kaynağı tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. Tarım ürünleri olarak başta tahıl ürünleri, patates, az miktarda sebze ve meyve yetiştirilmektedir. Tarım ürünlerinin verim oranı normal olup, halk ancak kendi ihtiyacını karşılayabilecek kadar üretebilmektedir. Kasaba arazisi hayvancılık için elverişli olmasına rağmen son yıllarda küçükbaş hayvan (Koyun) sayısında büyük bir azalma olmuştur. Büyükbaş hayvan olarak sığır ve manda yetiştirilmekte olup, az miktarda arıcılık yapılmaktadır.
Hasanşeyh Kasabasında okuma yazma oranı % 98 civarında olup, kasaba halkının büyük çoğunluğu gurbette Ankara ve İstanbul`da yaşamakta, yaz aylarında tatil için kasabaya gelmektedir.

yuvacık köyü

YUVACIK

İlçenin güneydoğusunda 23 km uzaklıkta 27 haneli 81 nüfuslu bir köydür. Son yıllarda giderek artan göç nedeniyle nüfus hızla azalmaktadır. Köy ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanır. Ancak köyün ekilebilir arazi miktarının kısıtlı olması arazinin engebeli olması gibi nedenlerden dolayı verim düşüktür. Göç nedeniyle bugün topraklarının büyük bir bölümü de ekilememektedir.Hayvan sayısında da sürekli bir düşüş gözlenmektedir. Bugün ancak 100 büyükbaş 500 adet de küçükbaş hayvan vardır.

Merkez köyün dışında Dip Mahalle ile Kışlaoğlu mezrasında ise durum farklıdır. Bu mevkiler hem arazi yapışı, hem de İklim özelliği gibi nedenlerle tarıma son derece elverişlidir. Her iki yerleşim biriminde de her türlü meyve ve sebze tarımı yapılmaktadır. Domates, fasulye, biber, salatalık, marul, lahana, kabak... gibi sebzelerle; elma, armut, erik, dut, üzüm gibi meyveler yetiştirilmektedir. Her İki yerleşim merkezi de hayvan yetiştiriciliğine uygun yerlerdir. Köyün tarihi ile İlgili kesin bir bilgi yoktur.

yoğunpelit köyü

YOĞUNPELİT

İlçenin güneydoğusunda merkeze 35 km uzaklıkta bir köydür. 40 haneli köyün 2000 nüfus sayımına göre nüfusu 57'dir.



Elektriği, otomatik telefonu, şebekeli içme suyu vardır. Köyün en önemli geçim kaynakları tarım ve hayvancılıktır. Ekonominin bir başka girdisi de gurbetçiliktir. Gurbete gidenlerin çoğu hamam işletmeciliğini meslek edinmişlerdir. Köyde 100 adet küçükbaş 80 adet de büyükbaş hayvan vardır.



Reşadiye'nin diğer köylerinde olduğu gibi bu köyde de göç olgusu nüfus erozyonuna yol açmıştır. Arazisi verimli olup, etrafı ormanla çevrilidir, ihtiyaçlarım karşılayacak düzeyde sebze ve meyve yetiştirilir.



Köyün ilçe merkeziyle ulaşım güçlüğü vardır. Okur-yazar oranı o/o60d

yeşilyurt köyü

İlçenin güneybatısında bulunan Yumurcaktaş ve Yemişen mahalleleri 1992 yılında aynı muhtarlığa bağlanıp Yeşilyurt Köyü adı altında tüzel bir kişiliğe kavuşturulmuştur, 1997 yılında ise Yeniköy'ün Yoğurtluca mahallesi de bu köye bağlanmıştır. Yemişen mahallesi merkez kabul edilmiştir. Yemişen mahallesi İlçeye 14 km uzaklıkta 30 haneli 2000 nüfus sayımına göre 114 nüfuslu bir köydür. Yumurcaktaş ise 15 km uzaklıkta 12 haneli ve 55 nüfusludur.

Yemişen mahallelinin kuruluşu çok eski olmakla birlikte kuruluş tarihi hakkında kesin bir bilgi mevcut değildir. Yumurcaktaş mahallesinin kuruluşu ise yenidir. Kurtuluş savaşı yıllarından önce İşgaller ve isyanlar neticesinde doğu bölgesinden Tokat havalesine göç etmişler. Öncelikle iki aile İsmail Efendinin Önderliğinde yazları Sivas'ın Dumanlı yaylalarında, kışları ise Darıdere, Saraykışla ve Çayırpınar Köyü yakınlannda çadır kurarak yaşarlarmış.

Şu anda Yumurcaktaş mahallesinin bulunduğu yerde Bereketlili birisinin yaşadığı söylenmektedir. Ancak Bereketlili burasını satılığa çıkarmış. Molla İsmail ve arkadaşları satın almışlar. Köyün batı tarafında Kelkit Nehri kenarında yumruk şeklinde bir taş olduğu ve İsmini buradan aldığı söylenir.

Yeşilyurt köyünde kavda değer tarihi bir eser yoktur. Bazı mezar taşlarından da bir hayli eski bir yerleşim yeri olduğu anlaşılmaktadır. Köy, yeşillikler içerisindedir. Kellerderesi Şelalesi görülmeye değer güzelliktedir.

Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. Tarım ürünlerinden buğday, arpa, fiğ, patates, nohut gibi ürünler yetiştirilmektedir. Kendilerine yetecek ölçüde fasulye, lahana, domates, pırasa gibi sebzeler yetiştirilmektedir.

yenituraç

İlçe merkezine 15 km uzaklıktadır. İlçenin batısında yer almaktadır. Köyde 6 hane ve 2000 nüfus sayımına göre 63 nüfus vardır.

Köy Kelkit Vadisinin kuzeyinde yüksekçe bir tepe üzerinde kurulmuştur. Etrafı ormanlarla çevrilmiştir. Oldukça güzel bir görünümü vardır.

Köy halkı, Cumhuriyetten sonra Yunanistan'dan mübadele yoluyla Türkiye'ye getirilmiştir, ilk önce İstanbul'un Çatalca ilçesine oradan da Ordu ili Fatsa ilçesine daha sonra da şu andaki oturdukları vere getirilerek iskan edilmişlerdir.

O dönemlerde Ağalar ve Deli Ferhatlar olmak üzere iki sülale yerleştirilmiş ancak, Ağalar sülalesi köyde bulunan arazilerini satarak köyü terk etmişlerdir.

Gül sülalesi Niksar Saraykışla köyünden, köyden 1966 yılında arazi alarak köye yerleşmişlerdir.

Köye yerleştirilenler muhacir oldukları için önceleri Muhacırturacı ismiyle anılmıştır. Ancak İlçede bir başka Turaç Köyü daha olduğu için bu köye Yenituraç ismi verilmiştir.

Halk geçimini tarım ve hayvancılıktan sağlamaktadır. Etrafının ormanlık olması köy halkının yakacak yönünden rahat etmesini sağlamıştır.

Köyün en meşhur kişisi ilçede de çok iyi tanınan Ahmet Pehlivandır. Ahmet Pehli­van yörenin en tanınmış pehlivanlarından biridir. Aynı zamanda da köyün ağasıdır. Ahmet pehlivanın yine kendisi gibi iyi güreşen Turan ve Doğan Şahin isimlerinde iki de oğlu vardır. Turan ve Doğan Şahin kardeşler aynı zamanda milli güreşçi unvanım da kazanmışlardır. Bu güreşçiler İlçemizle özdeşleşmişlerdir.

yağsıyan köyü

YAĞSIYAN

Reşadiye'nin kuzeydoğusunda, 30 km. uzaklıkta, 1339i 158 nüfuslu bir köy­dür. Köyün tarihi hakkında kesin bilgi bulunmamaktadır. Köye neden Yağsiyan adı verildiği hakkında bazı söylentiler vardır: Bu köyün "Yağıbasan" adına kurulmuş olacağı üzerinde durulmaktadır. "Yağıbasan" kelimesinin de düşmanı basan anla-mına kullanıldığı anlatılmaktadır.

Bu köy yakınlarında, Senne adında bir yerin olduğu, burada Rumların yaşadığı daha sonra aynı yere yerleştikleri söylenmektedir. Yerleştikleri yere bir de kilise yap­mışlardır. Rumların yerleştiği arazinin Yağsiyan Köyü'nden Sarı İsmailoğullanna ait olduğu, Rumlar gittikten sonra da bu arazilerin Yağsiyan Köyü'ne kaldığı bilinmek­tedir. Köyün ilk yerleşim yeri Eskiköy mevkiidir. Burada ev kalıntıları bulunmaktadır. Daha sonra şimdiki yerleşim yerine göçmüşlerdir.

Köyde tarihi eser olarak, şu andaki sağlık evinin güneyinde bir mezar bulunmak­tadır. Ayrıca köyün doğusunda Çubuk Dağı'nda üç metre yükseklikte bir taş vardır. Bu taşın ne olduğu bilinmemektedir. Üzerinde de herhangi bir yazı yoktur. An­cak bu taş buraya dikildiğine göre, üzerinde yazı ve bazı işaretlerin olması gerektiği halde, aşınmış olmasından dolayı yok olduğu düşünülmektedir.

Köyün kuzeyinde Kındıra Gölü adında bir göl vardır. Burada bol miktarda yaban ördeği bulunur. Köyün kuzeyinde bir de tarihi taşköprü vardır.

ugurlu köyü

UĞURLU

İlçe merkezinin güneydoğusunda bulunmaktadır, llçeye uzaklığı 37 km. olan köy 40 haneden, İbarettir. 2000 nüfus sayımına göre 135 kişi yaşamaktadır.

Köy; Ficek, Kuztam. Çakır adı verilen üç ayrı mahallenin birleşmesinden oluşmuştur. Köyün tarihiyle ilgili kesin bilgi yoktur. Fakat Kuztam İle ilgili şöyle bir rivayet vardır: Önceleri çukur bir yerde hayvanların barınması için bir ağıl (tam) yapılmış. Bu ağılın bulunduğu yere güneş vurmadığı için "kuz" deniyormuş. Zamanla bu yer "Kuztam" adıyla anılır olmuş. Kuztam kirazı ile ünlüdür.

Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. Arazi yapısı tarım yapmaya çok elverişli değildir. Bu yüzden göç bu köyde daha erken başlamıştır. Diğer Tozanlı köylerinde olduğu gibi gurbete gidenlerin çoğu geçimlerim hamam işletme­ciliği ile sağlamaktadır.

Köyün etrafı ormanlarla kaplıdır. Güneyinde Yılancık yaylası vardır. Ulaşımını Almus üzerinden yapmaktadır.

umurca köyü

İlçenin doğusunda, Samsun-Erzurum karayolu üzerinde bulunmaktadır. İlçeye uzaklığı 23 km. dir. 2000 nüfus sayımına göre köyde 1131 nüfus bulunmaktadır. Umurca'nın kuzeyinde bir sırt üzerinde Aksu Mahallesi adında bir yerleşim birimi daha vardır. Burası da Umurca Köyüne bağlıdır. Aksu Mahailesinin ekim-dikim alanları daha fazladır.

Umurca Köyü'nün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. Sulama su­yunun bolluğu sebze ve meyve tarımım olumlu yönde etkilemektedir. Buğday, arpa, fiğ ve mısır gibi tarla bitkilerinin vanında domates, fasulye, biber, salatalık gibi sebzeler; erik, dut, elma, kayısı, armut gibi meyveler yetiştirilmektedir. Ayrıca Umur-ca'nın dut pekmezi pek meşhurdur.

Köyde hayvancılık da oldukça iyi bir şekilde yapılmaktadır. 4000 civarında küçükbaş, 500'e yakın büyükbaş hayvan vardır. 500 adet de an bulunmaktadır. Taşımalı sisteme geçilmesiyle birlikte çevre köylerin çocukları Umurca "ya gelmekte­dirler.

Elektriği, otomatik telefonu, şebekeli içme suyu, kanalizasyonu, sağhkevî bulun­maktadır. Ulaşım durumu oldukça İyidir. Okuma yazma oranı °/o 80'dir.

uluköy köyü

Tokat İline bağlı Reşadiye İlçesinin kuzeydoğusunda yeralır. İlçe merkezine uzaklığı 24 km'dir. 30 haneli 500 nüfuslu küçük ve şirin bir köydür.
Büyük kentlere göç yüzünden köyümüzün nüfusu azalmıştır. Dışarda yaşayan insanların sayısı, halen köyde ikamet eden nüfusun yaklaşık olarak 4 katıdır.

Köyümüzün tarihiyle ilgili değişik söylentiler vardır. Köyün yakınında, "Kilise Yeri" denilen bir mevki bulunmaktadır. Birinci söylenti köyün adını bu kiliseden aldığı yönündedir. Bir başka söylentiye göre köy meydanında büyük bir binanın bulunmasından dolayı büyük anlamına gelen "Ulu" ismi verilmiştir.

Köyde yapılan kazılarda eski zamanlara ait tuğla, kiremit ve Horasan harcına rastlanmaktadır. Alman Kibert haritasında "Kasaba" diye bir yer gösterilmektedir. Bu yerin bugünkü Uluköy yöresine isabet ettiği sanılmaktadır. Köyün çevresinde yapılan kazılarda çıkan harabeler köyümüzün geçmiş zamanlarda kasaba merkezi olduğu düşüncesini kuvvetlendirmektedir.

Ekonomisi gelişmemiştir. Tarım ve hayvancılık başlıca gelir kaynağıdır. Ekonominin en önemli girdisi gurbetçiliktir. Tarım ürünleri arasında buğday, arpa, fiğ üretilmektedir. 200 tane büyükbaş hayvam beslenmektedir. Ayrıca 100 adet arı kovanı vardır

İskefsir hakkındaki araştırmalarda merkezinin Uluköy olduğu söylenmektedir

toklar köyü

Reşadiye'nin kuzeybatısındadır. tice merkezine 26 km uzaklıktadır, 40 haneden 2000 nüfus sayımına göre 120 nüfus yaşamaktadır.

Köyün eski ismi Gelyeme'dir. 1960'lı yıllarda köylerin ismi değîştirilince, Gelyeme adı da Toklar olarak değiştirilmiştir. Bu ismin nereden geldiği ve köyün tarihi hakkında kesin bilgi yoktur.

Halk geçimini tarım ve hayvancılıkla sağlamaktadır. Büyük ve küçükbaş hayvan sayışı 700'ün üzerindedir. Ayrıca arıcılık da yapılmaktadır. Diğer İskefsür köylerinde olduğu gibi bu köyde de son yıllarda halıcılık gelişmiştir.

Köyün otomatik telefonu, şebekeli içme suyu, elektriği İki derslikli bir ilkokulu vardır. Okuma-yazma oranı % 85'tir.

taşlıca köyü

İlçenin kuzeyinde 25 km uzaklıkta bulunan bir köydür. Köyde (2000 nüfus sayımına göre) 4135 kişi yaşadığı tespit edilmiştir. Hane sayışı 400'dür. Köye 5 km uzaklıkta 60 nüfuslu "Kadılı" adıyla bilinen bir mezrası daha vardır.

Köyün tarihçesi 1520 yıllarına kadar uzanmaktadır. Başbakanlık Osmanlı arşivlerindeki kayıtlara göre nüfusu; 1520 yılında 75 kişi, 1547 yılında 109, 1613 yılında 109’dur. Köyün ilk tapu tahrir kayıtları 1546 yılında yapılmıştır.

Hazine kayıtlarında (1521 yılı Arapça vakfiyesinin tercümesinde) Kotanı köyü Kokaç olarak adlandırılmıştır.

Bir rivayete göre köye Gaziantep’ten geldikleri söylenen, Ali Bey, Veli Bey ve Osman Bey adlarında üç kişi yerleşmiştir. Şu andaki köy halkı bu üç ki­şiden çoğalmıştır. Köyün eski ismi Kotanı’dır. Bu isim 27 Mayıs 1960 tarihinden sonra çevrenin çok taşlıklı olması yüzünden "Taşlıca" adıyla değiştirilmiştir.

Taşlıca Köyü ilçenin en çok hayvan yetiştiren köylerinden birisidir. Köyde 1000 büyükbaş, 2000 küçükbaş hayvan beslenmektedir. Bu hayvanlardan elde edilen sütlerin büyük bir kısmı ilçede kurulan süt fabrikasına(RESÜT) verilmektedir. Besicilik olayı köyde o kadar yaygındır ki halkın bir kısmı bu işi Amasya'nın Suluova ilçesinde daha modern usullerle yapmaktadır.

Hayvancılığa bağlı olarak tarım da yapılmaktadır. Buğday, arpa, fiğ, mercimek gibi ürünler yetiştirilmektedir. Köyün diğer geçim kaynağı halıcılıktır. Şu anda köyde 80 adet halı tezgahı bulunmaktadır. Bu tezgahlarda "Hereke" tipi halı dokunmaktadır.

Köy nüfusunun çoğu yurt dışında ustalık ve kalfalıkla geçimini sağlamaktadırlar. Ayrıca ilçenin birçok büyük esnafı da bu köydendir.

Köyün kuzeyinden geçen "Ulusu" adıyla bilinen bir dere vardır. Bu dere boyunca çayırlık alanlar bulunmaktadır. Özellikle köye ait büyük bir çayır vardır. "Koramaz" adıyla bilinen bu çayırdan elde edilen gelir köyün çeşitli ihtiyaçları için harcanmaktadır.

Köye 10 km uzaklıkta ve 1650 rakımlı bir de yaylaları bulunmaktadır. Yaylanın eşsiz doğası yaz aylarında yaylaya çıkan köylülerin en büyük zevkidir. Yaylada hayvancılık da yapılmakta ve doğal yollardan süt ve süt ürünleri elde edilmektedir. Yaylada 40 kadar hane yaşamaktadır. Yaylanın doğal suları olan Kızılkıpar, Yassıman, Yedipınar gözü, Tasgöz vb. sularının doyumsuz içme tadı ve özellikle yaz aylarında buz gibi suyu vardır.

Köyün ikliminin oldukça sert olması nedeniyle sebze tarımı pek yapılamamaktadır. Ancak dere kenarlarında ve sulanabilir alanlarda patates yetiştirilmektedir.

t.fındıcak köyü

T. FINDICAK

Reşadiye'nin güneyinde, ilçeye 30 km. uzaklıkta 64 haneli, 214 nüfuslu bir köy­dür. Köyün tarihi hakkında kesin bilgi bulunmamaktadır. Erzurum tarafından gelen göçmenler tarafından kurulduğu kuvvetli bir ihtimaldir. Bölgede bol miktarda yabani fındık yetiştirildiğinden adına Fındıcak denmiştir. Reşadiye'nin aynı adı ta­şıyan bir başka köyü daha olduğu için Tozanlı Fındıcağı diye adlandırımıştır.

Fındıktan adım alan köy, 5 mahalleden oluşmaktadır. Bunlar; Kamışlık, Yazı, Dere, Acemli, Dombay Mahalleleridir.

Engebeli bir arazi yapışma sahip olan Fındıcak Koyunun pek verimli bir toprağı yoktur. Temiz havası ve soğuk suyu oldukça meşhurdur.

Köy halkı geçimini tarım ve hayvancılıktan sağlamaktadır. Özellikle hayvancılık için elverişli bir arazi yapışı vardır. Köyde 200 büyük ve 100 küçükbaş hayvan bes­lenmektedir. Köyde arıcılık da yapılmaktadır. 80 dolayında fenni petek mevcuttur.

Köyün elektriği, şebekeli içme suyu ve otomatik telefonu vardır. Okumayazma oranı o/o63'tür

sazak köyü

İlçe merkezinin güneyinde, 13 km uzaklıktadır. Köyde halen 40 hanede 1297(2000 Sayımı) kişi yaşamaktadır. Yaklaşık 100 yıl kadar önce çevrede bulunan Eskiharman mevkiinden İki hane, Sazak Köyü'nün olduğu yere gelerek yerleşmişlerdir. Bu iki haneden Erdo­ğan ve Bozkurt sülaleleri çoğalmıştır. 1909 yılında Karaduran mevkiinden Mustafa Kızıldoğan, aynı yıllarda Çat Köyü'nden Salih Demir, 1916 yılında da yine Çat Kö-yü'nden Şükrü Akça gelmiştir. Şu andakİ Sazak KÖyü'nü bu haneler oluşturmaktadır.

Eskiden Sazak Köyü'ne; Yeniköy, Yeşilyurt, Beşdere, Döllük. DerekÖy mahalleleri bağlı iken şu anda ayrılmışlardır. Günümüzde Sazak Köyü, Haydarlar ve Yellice mahallelerinden oluşmaktadır.

Köyün ekonomisi tarım ve hayvancı­lığa dayanmaktadır. Tarım ürünleri ola-rak arpa, buğday ve fiğ yetiştirilmekte­dir. Az da olsa sebzecilik yapılan köyde, başta fasulye olmak üzere domates, patates ve lahana da yetiştirilmektedir. Köyde halen 175 büyükbaş: 250 kadar da küçükbaş hayvan bulunmaktadır.

Son yıllarda artarak devam eden göç olgusu Sazak Köyü'nü de etkile­miştir. Göç eden nüfusun çoğunluğu istanbul'da yaşamaktadır. Önemli oranda bir nüfus da yurt dışında işçi Sazak Köyü Yellice Mahallesi olarak çalışmaktadır.

sazak köyü

İlçe merkezinin güneyinde, 13 km uzaklıktadır. Köyde halen 40 hanede 1297(2000 Sayımı) kişi yaşamaktadır. Yaklaşık 100 yıl kadar önce çevrede bulunan Eskiharman mevkiinden İki hane, Sazak Köyü'nün olduğu yere gelerek yerleşmişlerdir. Bu iki haneden Erdo­ğan ve Bozkurt sülaleleri çoğalmıştır. 1909 yılında Karaduran mevkiinden Mustafa Kızıldoğan, aynı yıllarda Çat Köyü'nden Salih Demir, 1916 yılında da yine Çat Kö-yü'nden Şükrü Akça gelmiştir. Şu andakİ Sazak KÖyü'nü bu haneler oluşturmaktadır.

Eskiden Sazak Köyü'ne; Yeniköy, Yeşilyurt, Beşdere, Döllük. DerekÖy mahalleleri bağlı iken şu anda ayrılmışlardır. Günümüzde Sazak Köyü, Haydarlar ve Yellice mahallelerinden oluşmaktadır.

Köyün ekonomisi tarım ve hayvancı­lığa dayanmaktadır. Tarım ürünleri ola-rak arpa, buğday ve fiğ yetiştirilmekte­dir. Az da olsa sebzecilik yapılan köyde, başta fasulye olmak üzere domates, patates ve lahana da yetiştirilmektedir. Köyde halen 175 büyükbaş: 250 kadar da küçükbaş hayvan bulunmaktadır.

Son yıllarda artarak devam eden göç olgusu Sazak Köyü'nü de etkile­miştir. Göç eden nüfusun çoğunluğu istanbul'da yaşamaktadır. Önemli oranda bir nüfus da yurt dışında işçi Sazak Köyü Yellice Mahallesi olarak çalışmaktadır.

sarıkışla köyü

İlçe merkezinin kuzeybatısında, 13 km. uzaklıktadır. Köyde halen 50 hanede 143 kişi yaşamaktadır.

Eski adı Frenkköy olan Saraykışla'nın neden bu adla anıldığı hakkında kesin bir bilgi yoktur. Ancak, burada çok önceleri Rumların yaşadığı söylentileri vardır. Bugün "Kale" denilen mevkiide hala kale harabelerinin olması, buranın daha önceden bîr yerleşim yeri olduğunu düşündürmektedir. Yine söylentilere göre, bu kale harabeleri arasında yapılan kazılarda altın ve gümüş paralar, heykeller, küp gibi tarihi eserlerin çıkarıldığı da rivayet edilmektedir.

Saraykışla ekonomisi tarıma ve hayvancılığa dayanır. Köyün arazi yapısının engebeli oluşu nedeniyle ekilebilir toprak alanı sınırlıdır. Bu nedenle, buğday, arpa, fiğ gibi tarım ürünlerinin ekimi yapılmaktadı.

Kelkit Vadisi üzerinde, Çakmak Köyü'nün karşısında yer alan Saraykışla mezrasında ise her türlü sebze ve meyve yetiştirilmektedir. Fasulye, domates, lahana ve patates gibi sebzelerle; elma, armut, dut gibi meyveler bol miktarda yetişmektedir.

sarıyayla köyü

SARIYAYLA
İlçe merkezinin doğusunda, ilçeye 16 km uzaklıktadır. Köyde halen 70 hanede 68 kişi yaşamaktadır. Sarıyayla'nın merkez köyü dışında, Kelkit Vadisinde Sofular ve Germeçler adında iki mezrası bulunmaktadır.

Göç olgusunu en erken yaşayan köylerden birisi de Sarıyayla'dır. Özellikle Ankara'da yoğun bir nüfus yaşamaktadır.

Sarıyayla'nın ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. Köy merkezînde buğday, arpa ve fiğ ekimi yapılmaktadır. Kelkit Vadisindeki mezralarda ise bu ürünlerin yanı sıra her türlü meyve ve sebze yetiştirilmektedir. Bunların basında domates, fasulye, lahana gibi sebzelerle; elma, armut, erik, dut ve kayısı gibi meyveler kendi ihtiyaçlarına yetecek kadar yetiştirilir. Ekonominin bir diğer kolu da hayvancılıktır. Köyde halen mezralarıyla birlikte 200 büyükbaş, 400 kadar da küçükbaş hayvan bulunmaktadır.

Sarıyayla Köyü ağaçlıklar İçersinde şirin bir köydür. Havası ve suyu son derece gü­zeldir. Sarıyayla'nın yaylası "Keti" yaylasıdır. Her yıl, Kabalı, Göllüköv, Gülkonak ve Mu-ratkaya köyleriyle birlikte bu yaylaya çıkarlar. Yaylanın havası, suyu ve manzarası oldukça güzeldir.

özen köyü

İlçe merkezinin güneydoğusunda, ilçeye 40 km. uzaklıktadır. Köyde, 15 hanede 92 kişi yaşamaktadır. Özen Köyü, Esenköy (Sarsı) ve Abdurrahmanlı Köyü ile birlikte, birbirlerine çok yakın mesafede yer alan, ulaşım imkanları kısıtlı bir dağ köyüdür. Arazinin dağlık ve engebeli oluşu dolayısıyla, ekilebilir toprak alanı son derece sınırlıdır. Verimin de düşük olması nedeniyle köy, son yıllarda sürekli bir göç olgusuyla karşı karşıyadır. Bu yüzden nüfus giderek azalmaktadır. Büyük kentlere, özellikle İstanbul'a göç eden Özen’liler, hamam işletmeciliği ile geçimlerim temin etmektedirler

Köyün ekonomisi daha çok tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. Köyde yalnızca, buğday ve arpa ekimi yapılmaktadır.

Göçle birlikte köydeki hayvan sayısında da büyük ölçüde azalma görülmektedir. Küçükbaş hayvanın olmadığı köyde, sadece 100 adet büyükbaş hayvan vardır.

Köyün tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Ne zaman kurulduğu hakkında da kesin bilgi ve kanıt yoktur. Elektriği, içme suyu, otomatik telefonu vardır.

özlüce köyü

ÖZLÜCE
İlçe merkezine uzaklığı, 40 km olan köyde 25 hanede 77 nüfus yaşamaktadır. Köy, Tozanlı Çayı üzerinde kurulmuştur. Arazi yapışı oldukça engebelidir. Tanma elverişli değildir. Genellikle Tozanlı Çayı'na yakın yerlerde bağ ve bahçe tarımı, diğer yerlerde de tarla tarımı yapılmaktadır. Köyde tahıllardan buğday, arpa ve fiğ. sebzelerden de fasulye, domates ve lahana yetiştirilmektedir. Köyde bol miktarda da ceviz ağacı vardır.

Hayvancılık köyün bir diğer geçim kaynağıdır. Köyde halen 200 büyükbaş

hayvan beslenmektedir.

Arazinin engebeli oluşu, ekilebilir arazi miktarının azlığı gibi nedenlerden dolayı köyde uzun süreli bir göç yaşanmaktadır. Gurbete çıkanlar, çoğunlukla hamam işletmeciliği işiyle meşgul olmaktadır. Genellikle de çoğunun hali vakti yerindedir.

Köyün tarihi hakkında kesin bir bilgi yoktur. Ancak, daha önce Ficek (Uğurlu) Köyü'nün bir mahallesi olduğu, daha sonra bu köyden ayrılarak köy tüzel kişiliği kazan dığı bilinmektedir. Köyün en önemli doğal güzelliği etrafı çam ormanıyla çevrili olan Çiçekli Yaylasıdır.

muratkaya köyü

MURATKAYA

İlçe merkezinin kuzeydoğusunda, ilçeye 15 km. uzaklıkta bir köydür. Köyde halen 45 hanede 64 kişi yaşamaktadır.

Köyün kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, söylentiye göre, Rum Pontus Krallığının uzantısı olan bir Rum yerleşim yeri olması kuvvetli muhtemeldir.

Köyün ekonomisİ, tarım ve hayvancılığa dayanır. Tarım ürünlerinden en çok buğday, arpa ve fiğ; sebzelerden, fasulye, domates, patates, kabak; meyvelerden de ceviz başta olmak üzere elma, armut ve vişne yetiştirilmektedir. Köyde ayrıca bol miktarda da yabani fındık ağacı vardır.

Köyün bir diğer geçim kaynağı da hayvancılıktır. Köyde az sayıda küçükbaş hayvanla birlikte. 100 kadar manda ve inek gibi büyükbaş hayvan beslenmektedir.

Nüfusunun büyük bir kısmı başta Ankara ve istanbul olmak üzere köy dışında yaşamaktadır.

Muratkaya Köyü'nün suyu son derece sağlıklı, temiz ve soğuktur. Köy, doğal güzellikler yönünden de zengindir. Köyün hemen kuzeyinden başlayan çam ormanları ilginç piknik alanlarıyla doludur. Büyükçayır, güzel bir mesire yeridir.

Elektriği, içme suyu, otomatik telefonu olan köyün okulu kapanmıştır. Öğrenciler, taşımalı sisteme geçilmesiyle, Çamlıkaya Köyü'ne giderek Öğrenimlerine orada devam etmektedirler.

Muratkaya Köyü'nde okuma-yazma oranı %95 düzeyindedir.

keteniği köyü

İlçenin kuzeyinde 23km uzaklıkta yer alır karagömlek, eskiköy ve keteniği mahallelerinden oluşur.köyün tarihi hakkında kesin bir bilgi yoktur.köyün adıyla ilgili şöyle bir efsane vardır. Çok önceleri köyde keten yetiştiriyorlarmış.keten eğirmek içiçn gerekli olan iğ satıcısı gelmiş keten iği diye, keten iği diye bagırarak pazarlıyormuş. Köyün adıda bu sözden dolayı "keteniği" olarak kalmış.

keçiköy köyü

İlçenin kuzeydoğusunda 20km uzaklıkta bir köydür.köyün tarihi bir hayli eskidir.bilinen ilk adı "keçi saydi"dir.köyle ilgili şöyle bir efsane vardır..köyün başında kale denen yüksek bir tepe vardır.bu tepede beyler otururmuş.beyler, köyde yaşayan halka çok eziyet edrelermiş.halk budurumdan iyice bezmiş kendi aralarında şöyle bir çare bulmuşlar.çok sayıda keçi beslerlermiş keçilerin boynuzlarına birer mum takıp kale bayırına dğru sürmüşler.kalede oturan beyler(kara bey) büyük bir saldırıya maruz kaldıklarını sanıp orayı terkedip kaçmışlar.halkda böylece zalimlerden kurtulmuş.bundan sonrada buraya "keçiköy" denmiş. Köyde tarihi eser olarak köyün başındaki kale vardır.kale zamanla yıkılmış , üzerine topraklar yığılmış, var olduğu düşünülen tarihi eserler toprak altında kalmıştır.reşadiye köylerini etkileyen göç olgusu burayı da etkilemiştir. Çoğunluk ankara ve istanbul da yaşamaktadır.

kavaklıdere köyü

Reşadiyenin kuzeydoğusunda ilçe merkezine 21km uzaklılta bir köydür.köyn adını "yuvataş"tan aldığı söylenmektedir.bu yvataş adı daha sonra değişikliğe uğrayarak "yavdaş" a dönmüştür.köyün kuzeyindeki mağaradan esinlenerek bu adın verildiği kuvvetli ihtimaldir.köye ilk gelen kişinin doğal oluşum olmayıp insan eliyle şekillenen bu mağarada yaşadığı söylenmektedir.köyün her iki yanından küçük dereler akmaktadır.bu derelerin etrafında bolca selvi kavakları vardır.köyün şu andaki adını da bu dereler ve kavaklardan aldığı bilinmektedir.halaçlıköyü ile birlikte ortak yaylaları olan köy eskisi gibi yaylaya pek göçmezler.köyden yetişen önemli şahsiyelerden biriside 19571960 milletvekilliği yapmış olan keramettin gençlerdir.bir süre demokrat parti milletvekileriyle yassıada'da kalmıştır.

kaşpınar köyü

Reşadiyenin kuzeydoğusunda ilçeye uzaklığı 10km dir.köyün tarihi hakkında kesin bir bilgi yoktur.ancak yapılan kazılarda bazı tarihi esrler küp kırıkları çıkmaktadır.köyün ismi 1960 lı yıllarda kaşpınar olarak değişmiştir.halk arasında "köypınarı" olarak bilinmektedir.köyün ekonomisi daha önceki yıllarda tarım ve hayvancılığa dayanmaktaydı köyün arazisi diğer köylerden gelen ortakcılar tarafından ekilmektedir. Çünkü köyün coğunluğu büyük şehirlere, özellikle istanbul'a göç ederek orada iş imkanları yaratmışlardır.cilacılık, kuyumculuk orada bulunanların encok yaotıkları işlerdir.köyde reşadiye samaş bentonit fabrikasına hammadde sağlayan bir kil ocağı açılmıştır.kil bu köye önemli ölçüde maddi gelir sağlamaktadır.köyde arıcılıkta yapılmaktadır

karşıkent köyü

Reşadiyenin güneyinde 6km mesafede yer alır karşıkent üç mahalleden oluşmaktadır.bu mahalleler 1köyderesi 2bayramaltı 3kirenparası mahallesidir.köyün anadolu selçuklu devleti zamanında uç beylerinden şeyh yakup tarafından kurulduğu tahmin edilmektedir.söylentiye göre şeyh yakup'un üç oğlu olmuştur, bunlarali şeyh, veli şeyh ve bektaş şeyh tir.köyün doğal güzelliklerinden birisi "çağlayan deresi" mevkiindeki şelaledir.ayrıca karşıkent yaylası da son derece güzel bir yayladır.köy coğrafi özellikleri dolayısıyla tarıma pek elverişli değildir.dolayısıyla ekilebilir arazi sınırlıdır.buğday, arpa, fiğ ekimi yapılmaktadır son yıllarda artan göç olgusundan bu köyümüzde etkilenmiştir.reşadiyenin eski belediye başkanlarından mustafa ağa bu köydendir

karlıyayla köyü

İlçenin kuzeydoğusunda 22km mesafede yer alır.köyün "tavara" olarak bilinen eski ismi 1964 yılında "karlıyayla" olarak değişmiştir köyün ırmak mahallesi özellikle sebze yetiştiriciliğine el verişlidir.bu köyün yetiştirdiği şahsiyetlerden olankadıoğularından salih efendinin oğlu harbiye mektebinden mezun "ömer paşa" emkli olduktan sonra"yozgat"a yerleşmiştir.zaimoğullarından mehmet ali bey deiskan müdürlüğünden emekli olmuş ve yine aynı köydenmehmet ali beyin yiğenimerhım doktor seyfi bey, karacaoğullarından merhum yüzbaşı ibrahim efendikoyulhisarda bulunan subay celal bey ve sivas tapu sicil muhafızı adil bey, istanbul doğumlu binbaşı şükrü ve karaosman efendinin oğlu talat beyler bu köydendir.

karataş köyü

İlçenin kuzeybatında 9 km yer alır. Tarihi hakkında kesin bilgi meccut olmamakla birlikte göreyaklaşık bir asır önce "peğler"adı verilen yerde kurulduğu söylenmektedir ilk kuruluşunda 20 hane olduğu, imamoğulları, kılçarslanlar, idrisoğulları, selavatçı dede, akça, haytoğulları ve karacalar sülalelerinin yaşadığı söylenmektedir.daha sonra "niksar"ın sağlam köyünden gelen ahmet ağalarda buraya yerleşmişlerdir.köy halkı çevre köylere göre fazla göç etmemişlerdir.köyde yaşayanların büyük çoğunluğu inşaatcılıkla uğraşmaktadır.

karacaağaç köyü

KARACAAĞAÇ

İlçenin güneydoğusunda 20km mesafede yer alır.göç olgusunu enfazla yaşayan köylerimizdendir.köyün nufusunnun iki katından daha fazlası gubettedir.köyün ekonomisi tarım ve hayvancılğa dayanmaktadır.taşımalı sisteme geçildiğinden dolayı eğitime "umurca" köyünde devam edilmektedir.

kapaklı köyü

Reşadiyenin kuzeyinde 10km uzaklıktadır.köyün tarihi hakkında kesin bir bilgi yoktur.adını nereden aldığı bilinmemektedir."kapaklı" köyünün "güvendik(kovanı)" ayrıldığı bilinmektedir.köyün geçimi tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır.engebeli arazisine sahip olan köyün verimli toprakları vardır.dağın eteğine kurulan köyde yazları hem yayla hemde güzlek oarak kullanılan "gedik" e göç edilir.

kabalı köyü

Reşadiyenin doğusunda ilçeye 12km mesafededir.köyün tarihi çok eskidir fakat ne zaman kurulduğu bilinmemektedir.bu köyün yetiştirdiği en önemli şahsiyet sadrazam "esseyit hasan paşadır" 1679 senesinde doğmuştur hasan paşa belgrat'ın kuşatılmasında ve alınmasında büyük kahramanlıklarda bulunmuştur.1747 yılında içel valiliğine yedi ay sonrada diyarbakır valiliğine atnmıştır.uzunca bir süre yeniçeri ağalığı ve sadrazmlık yapan "hasan paşa" diyarbakır valiliği sırasında 1748 yılının aralık ayında(14 aralık) vefat etmiştir.mezarı diyarbakırda dağ kapısı yakınındaki cinobaşı denilen yerdedir.hasan paşanın hayratları şunlardır:istanbul, belgrat ve kabalıköyünde üç camiiselanikte karaferyade beş köyistanbul ve belgratta iki hanbelgratta bir çifte sebilistanbulda beş çeşmeistanbul ve belgratta 71 dükkan istanbul ve belgratta 20 menzil evbelgratta bir tahmis binaistanbul ve belgratta 58 odabelgratta bir un değirmeni istanbul ve belgratta üç mutfakistanbul ve kabalı köyünde dört fırın bir bahce belgratta iki ahırbelgratta bir kahve belgratta beş kebir mahsen belgratta bir ziri zemin 187 parça emlak adedi118 vazifeli ve öğrenciler
tarihe mal olan diğer şahsiyetler ise şunlardır:1seyyit hasan paşanın oğlu mehmet bey 2seyyit hasan paşanın oğlu istanbul kadısı mehmet sait bey 3mehmet sait beyin oğlu mekke mollası ve mevlevi büyüklerinden seyyit hüseyin bey 4 mehmet sait beyin oğlu enderunu humayundan sferi hanesi ağalarından mehmet tahir bey 5 mehmet sait beyin oğlu mehmet nuri ve mehmet nurullah bey 6 hüseyin beyin oğlu mekke mollası said mehmed bey 7 çardaklızade miktad bey(genç ağa) 8 seyyit hasan paşanın kardeşi süleyman bey

ışıklar köyü

İlçenin kuzeybatısında 35km uzaklıkta bir köydür.köy etrafı dağlarla çevrili bir vadide kurulmuştur.köy eski adını "meşale" adındaki bir dereden almıştır.zamanla bu isim halk arasında "maşala" olarak söylenmiştir.1435 yılında kurulan köy daha sonra "maşala" yerine aynı anlama gelen "ışıklar" adını almıştır.köylüler tarafından "evliya yanı" olarak bilinen derenin suları köyün güneyindeki çayırları sulamaktadır.köyün rakımının yüksek olaması nedeniyle tarımdan istenen verim alınamamaktadır.arıcılıkta yaygın olmamakla birlikte yapılmaktadır.doğal güzelliklerden nasibini almış olan köyün suları ise boldur.geniş ormanlarıyla beraber havası oldukca güzeldir.

ismaliye köyü

İlçenin güneyinde 25km mesafede oruçlar, erdemler, aydınlar, coşkunlar, akçalar, yüceler, güneşler ve cüceler adlı sekiz mahalleden oluşan bir köydür.rivayete göre sivas'ın hafik ilçesinin doğanşar nahiyesinden gelerek buraya yerleşmişlerdir.doğanşardan gelerek ayrı ayrı yerleşerek bu günkü sekiz mahalleyi oluşturmuşlardır.köy ismini önünden geçen dereden almıştır.dereye, samayil deresi derlermiş.oradan hareketle köye samayil denmiş daha sonraki düzenlemeyle de "ismailiye" adını almıştır.köyün kendine has bazı el sanatlarırını devam ettidiği görülmektedir.turistik çanta, çorap, özel olarak süslenmiş elbiselerbunlara örnektir.ismailiye köyü güreşe verdiği önemlede tanınır.eski yıllardan beri hem yörede hemde milli takım seviyesinde ünlü güreşcilere sahip olmuştur.dursun oruç ve nizamettin oruç milli takıma yükselmiş güreşcilerimizdir.

islamlı köyü

İlçemerkezinin kuzeydoğusundadır. Köy ormaneteğine kurulmuştur.köyün tarihi hakkında kesin bir bilgi yoktur köyün insanlarından edinilen bilgilere göre köy adını yıllar önce bu köye gelip yerleşen "islam dede" adında bir din aliminden almıştır.köy doğal yönden son derece güzeldir.ormanları zengindir.köyün gecim kaynakları son derece sınırlıdır.tarım ve hayvancılık yapılmaktadır.bugday, arpa, fiğ, fasulye vb ürünler yetiştirilmektedir.köyün nufusu göç yüzünden yıllardır artış göstermemiştir.

ibrahimşeyh köyü

İBRAHİMŞEYH

İlçe merkezinin kuzeydoğusunda 16km uzaklıkta çaldağı eteğine kurulmuş bir köydür.tarihcesi kesin olarak bilinmeyen köyün adı çaldağında yatan evliya ibrahim'den alır.burası evliya tepesi olark bilinir, cevrenin en yüksek yeridir (1656m) ibrahimin mezarının "nebi"(nebişeyh) ve "hasan"(hasanşyh)'in mezarlarıyla aynı hizada (paralel) bulunması dikkat çeker.nebi, hasan, cimşadi(cimi tekke), şeyh yakup gibi bir alperen olan ibrahimde anadolunun türkleşmesi zamanında sultan alparslan'ın oğlu melik şah'ın uç beyi olarak görev yapan bir komutandır.ibrahim askerleri ile birlikte düşmanlrı ile çarpışıken şehit olmuş ve şehit olduğu yere gömülmüştür.çal evliyası olarak bilinenburası günümüze kadar iyi korunmuş çevre insanları tarafından saygınlık kazanmıştır.ibrahimle birlikte gelenlerin kurmuş olabileceği köy de "ibrahimşeyh" adını almıştır.köyün ilk kuruluş yerinin 1, 5 km uzaklıkta "belen" veya "eskiköy" olarak bilinen yer olduğu söylenmektedir.köyün üç hane olarak kurulduğu bunlar "hasangil, diğer ikisi ali efendigil'dir" hasangil kabilesi "demir" ali efendigil kabilesi "şahin" soyadını taşımaktadır.bu kabileler belli bir zaman sonra suyun az olduğu ilk yerleşim yerinden bir çobanın su bulduğu orman içi olan yeni yerleşim yerine gelmişlerdir.daha sonra başka yerlerden gelen ailelerle nufus artmış ve köy büyümüştür.

halaçlı köyü

İlçenin kuzeyinde cimitekke ve keteniği köyleri arasında ve ilçe merkezine 20 km uzaklıkta bir köydür."halaçlı" ismini bu köye muğlanın "milas" ilçesinin "halaçlar" köyünden gelen kişilerden almaktadır.söylentiye göre demircioğlu ile karaoğlan adındaki iki kişi gelip buraya yerleşmişlerdir

güzeldere köyü

İlçenin kuzeydoğusunda 23km uzaklıktadır.köyün ismi bir efsaneye göre buraya ilk olarak bir kiş yerleşmiş. O gün öyle bir yağmur yağmışki, etrafdan seller akmıştepelerden akan sular köyün önündeki dereye birikmiş derede biriken suların kızıllığından buraya "kızıldere" denilmiş.
26061993 yılından sonrada "güzeldere"olarak değiştirilmiştir.köyde tarihi bir eser yoktur.

güvendik köyü

GÜVENDİK

İlçenin kuzeyinde 8 km eski ismi "kovanı" olan bir köydür.kovanı isminin ne anlama geldiği bilinmiyor.bazı kaynaklarda "güvercin gübreli toprak" anlamına geldiği yazılmaktadır.başbakanlık osmanlı arşivinde 557 numaralı tapu tahrir defterinin 28. Sayfasında köyün ismine rastlanmaktadır(taşlısekü) buna göre 500 yıldan fazla bir tarihi olduğu kesindir.köy eskiden şimdiki yerinin 500 m aşağısında kurulmuştur.bu köyde bir çok eski kalıntılar mevcuttur.köy corafi bakımdan oldukca zengindir.doğusunda kaşpınar, kuzeydoğusunda nebişeyh, kuzeyinde kabaklı, kuzeybatısında yolüstü, batısında karataş, güneybatısında bağdatlı, güneyinde reşadiye ile kendine ait kırandağı ile çevrilidir.suyu boldur.köyün sembolü olan keses pınarı çok ünlüdür.köyün güneyindeki delice çayı köye köye hayat vermektedir.köyün karadeniz bölgesinin bütün özellklerini taşıyan reşadiyeaybastı sınırında tabiat harikası bir yaylası vardır.orman alanının bol olduğu yaylanın suyu sonderece soğuk ve lezzetlidir.ayrıca yaylanın camii de vardır.1981 yılında atatürk'ün 100.doğum yılı nedeniyle köy "örnek köy" olarak seçilmiştir.

gürpınar köyü

İlçenin kuzey doğusunda yer alır.canikkırı eteğinde merkeze 30 km uzaklıktadır.köyün tarihi ile ilgili ayrıntı bulunmamaktadır. Bir rivayete göre yerleşim yeri seçildiği yıllarda etrafı gür çam ormanlarıyla çevrili olduğu için "çambagı" denilmiştir.zamanla "çengibağı" olarak değişmiştir. 1960 lı yıllarda "gürpınar olarak değişmiştir.doğal yönden oldukca güzel bir yaylası vardır.ayrıca baş kili denilen bir kil çıkartılmaktadır.hafif kırmızı renkte olan bu kil saç için oldukca yararlıdır ve kullanılması tıbben uygun görülmüştür.

güneygölcük köyü

GÜNEYGÖLCÜK
İlçe merkezinin güneydoğusunda ilçeye 36 km uzaklıktadır.köyün bundan 500 sene önce horasandan gelen şeyh meçit tarafından kurulduğu ileri sürülmektedir. Dağınık bir arazi yapısına sahip olan köyelmadibi, al, bey, gülebülüm ve annakkaya mahallerindenoluşmaktadır.köy doğal güzellikleri bakımından reşadiyenin önemli köylerindendir.köyün ekonomisi genellikle gubetciliğe dayanır.gurbete çıkanlar genellikle hamam işlet meciliği yaparlar.bu köyün özellile eriğ ve armudu meşhurdur.

gündoğdu köyü

İlçe merkezini kuzey doğusunda delice deresi kenarında bulunmaktadır.köy engebeli bir arazi yapısına sahiptir.yaz mevsiminde hayvanlarını baydarlının "kaloba" yalasına götürüler.köyün engüzel yerlerinden birisi kendi adıyla söylenen gödölöş gölüdür 250 mt uzunluğunda 80mt genişliğinde suyu hermevsim duru bir kapalı havza gölüdür.bu gölde karabatak, yaban ördeği gibi çeşitli kuşlar yaşamaktadır.etrafı çam ve meşe ağaçlarıyal kaplıdır.

gündoğan köyü

Reşadiyenin kuzeydoğusunda ilçeye 30km uzaklıkta yer alır. Köy eski Gemeneönü denilen yerde kurulmuş oranın zamanlayıkılması sonucuşimdiki yerine göç edilmiştir.köy corafikonumu, iklim özellikleri nedenlerinden dolayı hayvan yetiştiriciliği açısından oldukca önemli bir potansiyele shiptir.fakat bu potansiyel göç olayı yüzünden yeterince değerlendirilememektedir.gündoğan köyüilginç doğal güzelliklere sahiptir.sırtını çam ormanlarıan dayamış ve havası suyu oldukca güzeldir.

gülkonak köyü

Reşadiye'nin doğusunda bulunmaktadır. Köyün eski ismi "idirin"'dir köyün geçmişi hakkında fazla bilgi olmamakla birlikte sadrazam hasan paşa vakfisesi içinde yer aldığı söylenmektedir.köyün hemen yanı başında alacakilise denilen harabeler vardır.kuzeydoğusunda "gelincik kayaları" denilen sıra kayalar vardır.

güllüce köyü

İlçe merkezinin güneydoğu yönünde ilçeye 26 km uzaklılkta yer alır.köyün nezaman kurulduğu bilinmemektedir.ancak köyün ilk kurucusu yıldızeli ilçesinin benaz köyünden gelerek buraya terleşen banazoğlu adında birisidir.banazdan gelip yurt edindikleri için buraya banazgil denmiştir.daha sonra hafikilçesinin kızkapan köyünden gelen ibrahimoğullarıda buraya yerleşerek köyün ilk nüvesini teşkil etmişlerdir.güllüce ırmak seviyesinin 500mt. Yüksekliğinde bir köydür.bu nedenle topraklarının ancak %25!i ekilebilir durumdadır.(köyün kelkit vadisi kıyısındaki arazilerinde daha iyi verim elde edilir)

güllüce köyü

İlçe merkezinin güneydoğu yönünde ilçeye 26 km uzaklılkta yer alır.köyün nezaman kurulduğu bilinmemektedir.ancak köyün ilk kurucusu yıldızeli ilçesinin benaz köyünden gelerek buraya terleşen banazoğlu adında birisidir.banazdan gelip yurt edindikleri için buraya banazgil denmiştir.daha sonra hafikilçesinin kızkapan köyünden gelen ibrahimoğullarıda buraya yerleşerek köyün ilk nüvesini teşkil etmişlerdir.güllüce ırmak seviyesinin 500mt. Yüksekliğinde bir köydür.bu nedenle topraklarının ancak %25!i ekilebilir durumdadır.(köyün kelkit vadisi kıyısındaki arazilerinde daha iyi verim elde edilir)

gülburnu köyü

İlçeye uzaklığı 30 km'dir.tozanlı olarak adlandırılan yörede yer almaktadır.bu köydede yoğun bir göç olgusu yaşanmaktadır.köyün tarihcesi hakkında bilgi yoktur.adını çevrede bol miktarda bulunan kuşburnundan aldığı söylenmektedir.halk bu bölgede kuşburnuna gülburnu dediği için bu köye "gülburnu" adını vermiştir.arazisi ekime elverişli değildir.çevre köylerde olduğu gibi buradada arpa, fiğ gibiürünler ekilmektedir.yaz aylarında köylü hayvanlarını otlatmak için "onartak" yaylasına gider.

gurbetli köyü

İlçenin güneydoğusunda 42km mesafede yer alır.engebeli bir arazi yapısına sahiptir.dolayısıyla ekilebilir arazi miktarı son derece sınırlıdır.bu nedenlerden dolayı köyde yoğun bir göç olgusu yaşanmaktadır.daha cok tarım ve hayvancılıklauğraşan köy halkı geçim şartları zorlaşınca göç etmek zorunda kalmıştır.tozanlı köyleri arasında doğal güzellik bakımından en zengin köylerimizden birisidir.

göllüköy köyü

İlçe merkezinin doğusunda bir köydür .köyün kuruluş tarihiile ilğili kesin bilgiler yoktur.a.rıza atasoy'un bahsettiğine göre burada yaşayanların ölüm ve doğum tarihlerinden burasının 16001700 yılları arasında kureulduğu anlaşılmaktadır.köy beş mahalleden oluşmaktadır. Bunlar kaleboynu, boluoğlu, şavlıoğlu, temirağa, ve merkez göllüköydür.göllüköy gölü (büyük göl)buranın engüzel mesire yeridir.bu gölde yüzmenin yanında balıkta tutmak mümkün.

gökköy köyü

İlçe merkezinin güneybatısında niksar sınırına yakın olan gökköy 30 km uzaklıktadır.söylentiye göre ilk kurucuları erzincan'ın kemah ilçesinden gelmişlerdir.dağınık bir yerleşim yapısına sahip olan köy.dört mahalleden oluşmaktadır 1aliefendi.mah.2kayabaşı mah 3ahmetgil mah 4köyiçi mahallesi.deniz seviyesinden oldukca yüksekte olan engebeli bir arazi yapısına sahiptir.köyde altın dede adında bir türbe bulunmaktadır.

gökçesüleymanlı köyü

Reşadiyen, n kuzeydoğusunda ilçeye 30 km uzaklıkta delice ırmağını besleyen bir dere kenarına kurulmuş köydür.köy kuzey rüzğarlarına karşı korunabilecek biryerde kurulmuştur.corafi konumu ve iklim özelliklerinden dolayı tarımdan çok hayvancılığa el verişlidir.köyün batısındaki yapraklı denilen ormanlık alan eşsiz bir doğal güzelliğe sahiptir.önceleri inekalan yaylasına göç eden gökcesüleymanlı'lar sonradan bu yaylayı terk etmişlerdir şimdilerde konak köyü ile konak yaylasına göçerler

eyüp köyü

İlçe merkezinin güneydoğusunda 50km uzaklıkta bir köydür.köyün tarihçesi kesin olarak bilinmemektedir.ilk yerleşim yeri köyün sırları içinde bulunan "sekü" mevkiindedir.adını eyüp adındaki bir ağadan aldığı söylenmektedier.köyün kuzeyinden akan tozanlı ırmağı arazinin bir bölümünü sulamaktadır. Bunedenle köyde bolca sebze yetiştirilmektedir.eyüp köyünün cevizi meşhurdur.yöreye özğü desenlerle örülen ve tozanlı çorabı olarak bilinen nakışlı çoraplar ise en önemli el sanatlarıdır.

eymür köyü

Eymür köyü ilçe merkezine 25km mesafede 1550 rakımlı bir köydür.eymür köyü bundan takriben 280 yıl önce şimdiki danişment köyünden ayrılmıştır.eymür köyünden bazılarının danişmentlilerle yakın kanbagı ve ortak arazileri vardır.eymür köyünün yerleşim yeri daha önceleri danişmentlilerin bir otağı iken daha sonra burasının yerleşime el verişli olmasından dolayı bazı sülaleler gelip yerleşmişler(omallar, keleşler, kamçıoğulları..gibi)inekalanı yaylasında pilav tepesi ve çingeneçarığı denilen bölgede tarih öncesi çağlardan kalma "idol" tarihi eseri bu gün tokat müzesindedir.köyün en önemli tarihi mirası şeyhler evliyasıdır.

eskituraç köyü

Reşadiye nin kuzeyinde ilçeye 27 km uzaklıkta bir köydür 500 yıllık geçmişi vardır.söylentiye göre köyün kuruluş yıllarında bölge çam ormanlarıyla örtülüdür.köyün çeşitli mevklerinde eskiden kalma mahsenler ortaya çıkarılmıştır.ayrıca köyün kuzeyinde kıran dağı üzerinde tarihi çok eski zamanlara dayanan "gundu şeyhi evliyası" vardır.köy halık burayı yeniden onarmış su getirmiş ve birde mesçit yaptırmıştır."turaç" konakla, ikamet et anlamına gelmektedir "turaç" adının verilmiş olması köyün yerleşim alanının doğal yapısından kaynaklanmaktadır.

esenköy köyü

İlçenin güneydoğusunda yer alır tozanlıçayı üzerinde engebeli bir arazi üzerinde kurulmuştur.1960 yıllarda köyün yerleşim yeri imar ve iskan bakanlığı tarafından değiştirilmiştir.önceki adı "sarsı" olan köyün bulunduğu yer çok rüzgar aldığından esenköy ismi verilmiştir.yerleşim özelliğinden dolayı iki mezradan oluşmaktadır. Bunlar tepetarla ve dip mahalledir.

elmacık köyü

İlçenin kuzeybatısında merkeze 30 km uzaklıkta'dır.köy dağ eteğine kurulmuştur, elmacık adını çevrede yetişen bol miktarda yabani elma ağacından aldığı söylenmektedir.tımar defterinde elmacık'ın başçiftlikin bir mezrası olduğu kaydı vardır.köyün güneyinde balaban türbesi bulunmaktadır.bu türbenin anadolu selçuklu komutanlarından balaban gazinin türbesi olması ihtimali kuvvetlidir.çünkü pontus devletinin niksar'ı kuşatması sırasında niksarı kurtarmak için çarpışan balaban gazinin şehit olup aynı yere gömüldüğü rivayet edilmektedir.bu rivayete göre elmacık köyünün tarihi anadolu selcuklularına kadar uzanmaktadır.elmacık köyünün 500 metre kuzeyinden gecen yolun eskiden ota anadoluyu (niksar, başçiftlik, elmacık, bereketli) doğu anadoluya bağlayan tarihi bir yol olduğu söylenmektedir.bu tarihi yolun nişan taşları halen yolun çeşitli yerlerinde bulunmaktadır.
Köyde küçük el sanatları bir zamanlar geçim kaynağı iken(beşik, iğ, oklava, sofra altlığı vb) bu gün unutulmaya yüz tutmuştur.

dutdibi köyü

DUTDİBİ

İlçe merkezinin güneyinde 30 km uzaklıkta bir köydür.köyün kuruluş tarihi 1305 yıllarına kadar dayanmaktadır.köy halkının sivas ili doğanşar ilçesinden geldiği söylenmektedir.önceleri kışla olarak kurulan köy daha sonra tamamen yerleşme alanı olarak seçilmiştir.köyün adı ile ilğili şöyle bir söylenti vardır.köye güz mevsiminde gelenler , kara dutun dibine gidiyoruz..." derlermiş. Burayı yerleşme alanı olarak seçincede köyün adı "dutdibi" olarak kalmıştır.tarım alanları sınırlı olan köyde ana geçim kaynağı gurbetciliktir.arazisi engebeli olan köy doğal yönden oldukca güzel dir. Orman bakımındanda zengin sayılır.

döllük köyü

İlçe merkezinin güneybatısında 16 km mesafede bir köydür.bu köyümüzde göç olgusunu yaşayan köylerimizdendir. Özellikle son yıllarda istanbulda yoğulaşan nufus genellikle fırıncılık ve simitcilikle uğraşmaktadır.köyün tarihi bilinmemekle birlikte çenekıran mevkiinden gelen mürseloğlu, külelçioğlu ve pircanoğlu sülaleleri köyün şimdiki yerine hayvan yetiştirmek için yerleşmişlerdir.keçileri genelde ikiz yavrulamasından dolayı köy bu ismi almıştır.bir zamanlar el sanatlarının yapıldığı köyde şimdilerde tümüyle terk edilmiştir. Folklor yönünden cok zengin olan döllük köyü gerek halk türküleri gerek helk oyunlarıyla oldukca önemli yere sahiptir.

dolay köyü

İlçe merkezinin güneybatısında 26 km uzaklıktadır ve göç olgusunu en fazla yaşayan köylerimizdendir.ekonomisi daha çok tarım ve hayvancılığa dayanjan dolay köyün'de buğday arpa ve fiğ gibi ürünler yetiştirilmektedir.ayrıca fasulye, lahana gibi sebzelerde yetiştirilmektedir.orman alanlarında sadece meşe bulunan köyün en önemli doğal güzelliği dolay yaylasıdır. Dostlar çeşmesinin suyuda oldukca güzeldir.

dogantepe köyü

İlçe merkezinin kuzeyinde, ilçe merkezine 13 km mesafede yer alır.köy havası ve suyu yönünden şanslı köylerden biridir.eski adı gördolos ile ilğili bir söylenti vardır.söylentiye göre köyde "körtanas" adıyla bir rum beyi yaşarmış hali vakti yerinde olan bu rum beyinin "kale" denilen yerde büyükce bir saryı varmış.büyük davar sürülerine sahip kör tanas'ın çal güzlesinde sagılan sürülerinin sütleri kiremit oluklarıyla yer altından gördolos köyüne aktarılırmuş.işte bu rum beyinin adı zamanla"gördolos" biçimine dönmüş köyde bu adla anılır olmuş.köye ilk gelenler karadervişoğullarıdır.bunlar uzun süren mücadeleden sonra kör tanas ve adamlarını köyden sürerek buraya yerleşmişlerdir.aralıklarla 4 devre belediye başkanlığı yapan rahmetli ibrahim inan, reşadiye esli müftüsü bekir önder, uzun yıllar il genel meclisi üyeliği yapmış hasan önder bu köydendir.

darıdere köyü

İlçe merkezinin batısında 16 km uzaklıkta bir köydür.köyün altı mezrası vardır.askerağa, katırcıoğlu, arım, kavlağan, halç, idris mahalleleri darıderesini meydana getirir.eskiden son derece geniş ve gür bir orman ship olan darıderesi köyünde son yıllarda bilinçsizce kesimle orman alanları yok denecek kadar azalmıştır.dönekdağı denilen bu ormanlık alanın en yüksek tepesi 1820m dir.her hangi tarihi eseri olmayan köyün piknik yapılabilecek bağ ve bahçeleri vardır

danişment köyü

İlçe merkezinin kuzey doğusunda ilçeye 30km uzaklıkta olan danişment köyü bulunduğu yer ve konum olarak güzel bir görüntüye sahiptirköyün yanı başındaki göldağı ormanı ayrı bir güzelliğe sahiptir ilçe merkezinin kuzey doğusunda ilçeye 30km uzaklıkta olan danişment köyü bulunduğu yer ve konum olarak güzel bir görüntüye sahiptirköyün yanı başındaki göldağı ormanı ayrı bir güzelliğe sahiptir.köyün tarihi ile ilgili söyleti ise şöyledir. Tarihi çok eskilere dayanır.1080 yılında kurulduğu söylenmektedir.1084 tarihinde tokat'ı fetheden danişment gazi buralara kadar gelerek köyün batısındaki deve çayırında otağ kurarak buraları zaptetmiştir. Köy ve çevresinin zaptı sırasında ölenlerden üst seviyedeki kişilerin halen köydeki bey mezarlığı denilen mezarlıkta yattıkları da kuvvetli bir ihtimaldir.
Köyün adınında danişment gazinin adından dolayı verildiği söylenmektedir

dalpınar köyü

İlçe merkezinin güneydoğusunda ilçeye 40 km mesfede bi köydür.diğer tozanlı yöresi köylerinde olduğu gibi dalpınar köyünde de büyükşehirlere hızlı bir göç yaşanmaktadır.bunun en büyük nedeni ise arazi yapısının yeterli olmamasıdır. Köyde hayvancılık pek gelişmemekle birlikte tarım ürünleri olarak en çok ekilen ürünler, arpa ve buğdaydır.sebze ve meyve tarımıda yapılan köyde fasulye, domates, ve lahana gibi sebzelerle başta elma olmak üzere meyve deyetiştirilmektedir. Ceviz, mahlep, ve kavak da köy ekonomisine belirli bir katkı saglamaktadır.

çilehana köyü

İlçenin güneybatı yönünde 26 km mesafede tozanlı yöresinde yer alan çilehane köyü kafkasyadan anadoluya göç eden karaçay türkleriyle meskün bir köydür.anadoluda karaçay türklerinin iskan edildiği bilinen 13 köyden birisidir.köy adını kendi sınırları içerisinde bulunan ve çilebaba adıyla anılan yatırın bulunduğu tekkeden alarak önceleri "çilhane" şeklinde söylenirken bugün "çilehane" biçimini almıştır.köy sınırları içerisinde akan tozanlı ırmağı yöreye ayrı bir güzellik ve canlılık katar.ağaçalan ve kanlıtepe gibi dağlarda son derece geniş doğal güzelliklere sahiptir. Köy halkı yazın dumanlı yaylasına göçer.yaylanın etrefı oldukca gür çam ve gürgen ağaçlarıyla çevrilidir.

çınarcık köyü

İlçe merkezinin kuzeydoğusunda 30km mesafede yer alan çınarcık köyü üç mahalleden meydana gelmiştir.bunlar fındıcak, hamzalı ve cağat mahalleleri olup eski adı iskefsir fındıcak olan çınarcık köyünü meydana getirir.köyün tarihi çok eskidir.ancak ne zaman kurulduğu bilinmemektedir.önceleri mesudiye'ye bağlı iken sonraları reşadiye'ye bağlanmıştır.orman içinde soğuk suları ile bilinen avuluk mevkii ile attutan, yedigözler, tömbülboynu, kapaklıgöz köyün en önemli doğal güzellikleridir.

çayırpınar köyü

İlçe merkezinin batısında ilçeye 4km uzaklıktadır.köye bağlı üç mezra vardır.bunlar bük, gölayağı ve meradır köy söylentilere göre 1300'lü yıllarda velo, yeteno.kahya ve beko adlarındaki kişler tarafından "tilemse" adıyla kurulmuş

çavuşbeyli köyü

Reşadiyenin doğusunda ilçeye 6km uzaklıktadır.köyün eski adı dedehor iken zamanla gedehor'a dönüşmüş sonralarıda "çavuşbeyli" adını almıştır.köyün kuruluşu tahminen 18801890 yılarına rastlamaktadır.reşadiyenin içme suyu uzn yıllar gedhor bükünden karşılanmıştır.reşadiye belediyesi tarafından burada oluşturulan piknik alanı reşadiye insanına hizmet etmektedir.köyün en önemli mirası nurcan baba evliyasıdır.

çat köyü

İlçenin güneybatısında 20km uzaklıkta bir köydür çat reşadiyenin ekonomik olarak gelişmemiş köylerinden dir.arazinin kısıtlı kıraç ve verimsiz oluşu nedeniyle yeterli tarım yapılamamaktadır.1.dünya savaşı ile kurtuluş savaşına giden erkeklerin hiç biri geri dönmemiştir.köyün gelişmemiş ve küçük bir köy olarak kalmasının en önemli nedeni budur.köyde kimse kalmayınca sazak, alan, durudere köylerinden birer hane bu köye göçmüş ve köy tekrar ihya edilmiştir.iki ırmağın kesiştiği yerde bulunduğundan "çat" adını almıştır

çamlıkaya köyü

İlçenin doğusunda 23km mesafede yer alan çamlıkaya köyü iki mahalleden ibarettir.hem ordu hem'de sivas illeriyle sınırı olan çamlıkayanın çök geniş bir arazisi vardır.dolayısıyla hayvan yetiştiriciliği için son derece uyğundur.bu geniş arazi yapısı içerisinde bol miktarda su kaynağı mevcuttur.köy çevresi diğer köylerle kıyaslanamayacak kadar zenginliklerele doludur. Bunlaraa bazı örnekler vermek istersek yaylaları, geniş kırları, çağlayanları, gölleri, mağaraları, adımbaşı soğuk sularının yanında gedikyaylası, batmışyaylası, sülük gölü, döksere gölü, gındıralı gölü, subatan, kırkgözler, kıran, oylupıar, katıklıgöz, kozaklıgöz, çalınardı, ketenlik, cımk, uzunçavur, musadu, taştekne, yanıktam.harika yerlerdir.

çambalı köyü

İlçenin kuzeydoğusunda 11km uzaklıkta bir köydür.köyün kuruluşu kesin olarak bilinmemekle beraber köye ilk gelen ailenin "kadıoğulları" olduğu söylenmektedir.köyün ilk adı olan ferekse rumca bir kelimedirne anlama geldiği bilinmemektedir.önceden buralarda rumların yaşadığı bilinmektedir.köyün batısınadaki kıran dağı üzerindeki düzlüğe "saraydüzü" denilmekte buralarda bina izine rastlanmaktadır.çambalının önemli doğal güzelliklerinin başınada kirazalanı denilen ve bir doğa harikası olan yer gelmektedir.

çakraz köyü

İlçenin 30 km kuzeyinde bir köydür.eski çakraz adıyla bilinen hebüllü köyüne çakır adınada birisi ailesiyle birlikte gelip yerleşmiştir. Çakır ailesi zamanla çoğalmış bunlardan bir kısmı şimdiki çakraz köyüne yerleşmiştir. Çakır adıda zamanla çakraz'a dönüşmüş köyün adıada bundan böyle çakraz olarak söylene gelmiştir.havası suyu son derece güzel olan çakraz köyü'nün çakraz yaylası, geniş otlaklarıve olağan üstü manzarasıyla son derce güzel bir yayladır.

çakmaz köyü

İlçenin batısında niksar yolu üzerinde 12km uzaklıktadır.1972 yılına kadar yolüstü köyünün mahallesi olan çakmak o yıl köy statüsüne kavuşmuştur.köy 1973 yılında bügünkü yerine taşınmıştır., mar ve iskan bakanlığının yaptırdığı yeni tip evleriyle çakmak modern bir köy havası taşır.

çakırlı köyü

Reşadiyenin kuzeydoğusunda ilçeye 23km uzaklıkta bir köydür.köyün ne zaman kuruldğu kesin olmayan söylentilere dayanmaktadır.köy yaşlıları köyün tarihini yedi kuşak öteye kadar götürmektedir.bu aşağı yukarı 450500 yıllık bir geçmiş demektir.köyün yedi mahalle olduğu bu gün bunlardan yalnızca çakırlının kaldığı diğerlerinin zamanla yok olup gittiği bu mahallenin adlarının ise:akça mehmet, avlakeçi, çayır, delmeler, kedi çayırı, köşkeryanı, paşabostan'dır.bir orman köyü olan çakırlı'nın çevresi oldukca güzeldir.patırdak şelalesi ve çayır gölü bunlardan bazılarıdır

bostankolu köyü

İlçe merkezine 5km mesafede yer alan bostankolu köyü ilçenin güneydoğusundadır.köyün bostankolu, gökdere, bostankolu deresi, kargı ve kargı deresiolmak üzere beş tane mezrası vardır.köy ilçe merkezine yakın olmasına rağmen ulaşım nisbeten güçlükle yapılmaktadır.köyün ne zaman kurulduğuyla ilğili kesin bilgi yoktur.bir efsaneye göre kuruluş tarihi oldukca eskidir.efsaneye göre kayseriinin ambarlı köyünde bir adam varmış.bu adam tarlasında çalışırken yanına hacı bektaşi veli'yle bir dervişi gelmiş selam vermişler.adam selamı almış fakat onlarla ilğilenmeyip işine devam etmiş bir müddet sonra adam evine geldiğinde hacı bektai veli ve dervişini evinde oturur görmüş veli hazretleri bir ok atmış ok da gelmiş bu günkü bostankolu köyüne düşmüş köylü bu zatın hacı bektaşi veli hazretleri olduğunu anlayarak gelmiş bostankoluna yerleşmiş.bostankolu bir "ocak" köyüdür. Alevibektaşi geleneklerine sıkı sıkıya bağlıdır.bu geleneksel yapı içerisinde köylünün "görğü" dediği ve senede bir yada iki defa yaptığı bir gelenekleri vardır.bu gün buna "adalet divanı" adı verilir.köylü "görgü" gününde toplanır kurban keser, yemek yer;köyün dedesi meclis kurar bu mecliste özel sorunlar görüşülüp karara bağlanır küskünler barıştırılır kavgalılar dinlenir haklı ve haksız oy birliğiyle saptanır köy meclisi ve dedesi'nin almış olduğu karara ve yapması gereken bir hükme uymayan kişi köy halkı tarafından dışlanır.kimse onunla konuşmaz.düğününe çağrılmaz, cenazesine gidilmez.

beşdere köyü

İlçe merkezinden 32km mesafede ilçenin güneybatı yönünde bir dağ köyüdür.köyün üç ayrı yerleşim yeri vardır.hasanlı, büyükbeşdere ve küçükbeşderedir
köyde hem tarla tarımı hemde bahçe tarımı yapılmaktadır.beşdere köyünde meyve de yetiştirilir en çok elma, armut, ve dut yetişir meşhur aşık topal elvan ve aşık hüseyin bu köydendir.yöresel sanatcılarımızdan Mihrican Bahar ve Murat Akkaya'da bu köydendir

bayırbaşı köyü

Reşadiyenin doğusunda vakıf yolu üzerinde ilçeye 11km mesafede bir köydür.ağaçlar arasında adeta saklanmış bir görünüm uyandıran bayırbaşı köyünün en önemli geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır.tarım istenilen düzeyde yapılamamaktadır.sulama suyunun olmayışı ekilebilir toprak miktarının azlığı nedeniyle istenilen verim alınamamaktadır.hızlı göç nedeni ile hayvan sayısıda giderek azalmaktadır.köyün yaylası yellice yaylasıdır ve son derece güzel bir yayladır.orman manzaralı ve şirin bir köy olan bayırbaşının önemli bir tarihi kalıntısı yoktur.